Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Merkel’in kalçasının gösterdiği…

İNGİLİZ Sun Gazetesi, Federal Almanya Başbakanı Angela Merkel’in İtalya tatili sırasında paparazziler tarafından çekilmiş bir fotoğrafını yayımladı.

Merkel, fotoğrafı çekildiği sırada mayosunu değiştiriyor. Üzerine sardığı havlunun kendisini koruduğunu zannediyor ama bir anlık gaflet poposunun açıkta kalmasına neden olmuş.

İngiliz gazetesi bu fotoğrafı “I’m big in the Bumdestag” gibi alaycı bir başlıkla yayınlamış. Bir yandan Merkel’in kalçasının büyüklüğüne, diğer yandan Almanya Başbakanı olmasına yönelik bir kelime oyunu. “Bundestag”ın (Federal Almanya Parlamentosu) “Bumdestag” diye yazılması espri çabasını vurguluyor.

“Sansasyon” konusunda Sun ile rahatça yarışabilecek Alman Bild gazetesi fotoğrafı sansürleyerek yayınlamış ve biraz da milliyetçi kaygıyla İngilizlere ateş püskürüyor. İtalyanlar da “olayın” daha kapalı fotoğraflarıyla haberi vermişler.

Merkel’in başına gelen herkesin başına gelebilecek bir durum.

Ve bu olay da bize bir kez daha gösteriyor ki bütün “eşitlik” palavralarına rağmen Batı demokrasisinin en geliştiği ülkede bile kadın-erkek eşitsizliği aynen devam ediyor.

Merkel, bir erkek başbakan olsaydı ve aynı durumda yakalansaydı hiç kuşku yok ki o fotoğraf yayımlanmayacaktı.

Merkel’in kadın olması, isteği dışında çekilmiş bir fotoğrafla aşağılanması için yeterli oluyor.

Hürriyet’in bu fotoğrafı orijinal haliyle yayımlamamış olması bence yazı işlerinin bu konudaki titizliğini gösteren ve kutlanması gereken bir örnek.

MHP yeni bir ideolojik arayış içinde mi?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli gazetelerde özel demeçleri çok sık yayımlanan bir siyasetçi tipi değil. Az konuşmayı seviyor, özel konuşmalar yerine basına toplu açıklamaları tercih ediyor.

MHP’ye yakınlığı ile bilinen Orta Doğu Gazetesi iki gündür Bahçeli ile yapılmış bir söyleşiyi yayımlıyor. Az konuştuğunu bildiğim için bu söyleşiyi dikkatle okudum.

Daha önce “Beyaz çorap giymeyin, kafa tokuşturmayın” gibi tavırlara yönelik açıklamalarıyla “milliyetçi davranış kalıplarıyla ilgili” açılımlar getiren Bahçeli, bu kez yeni bir teorik çerçeve çizme arayışında gibi geldi bana.

Bende bu izlenimin uyanmasının nedeni söyleşisindeki şu sözleri:

“Milli devlet ve milliyetçilik yaşadığımız dünyada istikrar, bütünleşme ve barışı temsil eden önemli fonksiyonlara sahiptir. Bununla beraber milliyetçiliğin, siyasi ve ekonomik program olarak katı ve değişmez dogmaların sınırladığı statükocu bir anlayışa saplanıp kalamayacağını ifade etmek gerekir. 19. yüzyılın milliyetçilik anlayışında, yaşandığı yüzyılın zihni, kültürel ve toplumsal gelişmeleri nasıl ciddi etkilere yol açtıysa, 21. yüzyılın milliyetçiliği de yeni yöntem ve yaklaşımlarla zenginleşme ihtiyacı duyacaktır.”

Yaşadığımız bunalımlı günlerde MHP’nin soğukkanlı bir tutum izlemeye devam ediyor olmasında sanırım bu açılım arayışının da rolü var.

Bu arayışın nasıl sonuçlanacağını yakında daha net görebiliriz sanıyorum.

Kışın yediğin hurmalar!

GALATASARAY ile Fenerbahçe arasında oynanan Fortis Türkiye Kupası maçında sahaya atılan su şişeleri ve akla gelmedik “yabancı” maddelerle rakip oyuncuların terörize edilmelerinin ardından bu köşede bu hareketin şiddetle cezalandırılması gerektiğini yazmıştım.

Bunu yazmış olmamı o tarihte bazı Galatasaraylı okuyucular, “Galatasaray düşmanlığıma” bağlamıştı.

Oysa benim amacım futbolda bu tür hareketlerin bir tür kan davasına dönüşmesini önlemekti.

“Geçen maçta siz bize yaptınız, bu maçta da biz görün size neler yaparız” anlayışının kafalardan silinmesi ancak verilecek ağır bir ceza ile mümkün olabilirdi.

Federasyon’un olayları “bir maç seyircisiz oynama” cezası ile geçiştirmesinin nasıl sonuçlar doğuracağını cumartesi gecesi Şükrü Saracoğlu’nda hep birlikte göreceğiz.

“Sahaya fiili müdahale”nin cezası belli oldu ki bir maç seyircisiz oynama.

Ligin zaten sonuna gelinmiş. Fenerbahçe’nin sahasında oynayacağı bir tek maç kalmış. Bu maç kaybedilirse zaten lig şampiyonluğu da gidiyor. Şimdi cumartesi gecesi sadece adam gibi futbol izleyebileceğimize kim inanır?

Şimdi hangi güç aynı olayların Şükrü Saracoğlu’nda tekrarlanmasını önleyebilir?

Bir söz var: “Kışın yediğin hurmalar, yazın mideni tırmalar” diye.

Emin olun ki Federasyon’un midesinin nasıl tırmalanacağını görmek dahi istemiyorum!