Seçimin güvenliği sorunu
37 gün sonra bir seçim daha yapacağız. Ciddiye alınacak kuruluşların yaptıkları araştırmalara bakılırsa bir önceki seçime benzer bir tablo ile karşılaşacağımız görülüyor.
Çok da yadırganacak bir sonuç olmaz bu, çünkü 7 Haziran seçimlerinden bugüne kadar geçen süre içinde seçmen davranışlarını kökünden değiştirecek bir gelişme yaşamadık.
PKK’nın artan saldırılarını ve can kayıplarını elbette önemsiz bulmuyorum ama bu kutuplaşma ortamında tarafları daha da keskinleştirecek bir durum bu.
Bu seçimin en önemli sorunu kuşku yok ki seçimin güvenliği ile ilgili.
Son seçimde “kıl payı” farklarla milletvekilliği kazanılan iller oldu ve bu illerde bin oyun bile sonucu etkileyebileceğini biliyoruz.
Onun için tıpkı geçen seçimde olduğu gibi kötü niyetli girişimlere karşı sandığa sahip çıkmak gerekiyor. Bu siyasi partilerin olduğu kadar biz vatandaşların da görevidir.
Oy ve Ötesi gibi sivil girişimler, son iki seçimde önemli ölçüde bu vatandaşlık görevini yerine getirdi.
Bu tür sivil girişimlere destek olmalı ve bölgenizdeki bu tür girişimlere katılmalısınız ki sonradan pişman olmayasınız.
Bu ülkede ilk kez seçim yapılmıyor. Bu nedenle seçimlerde büyük çapta hile yapılabilmesinin mümkün olmadığını düşünmekle birlikte küçük hilelerin yapılabildiğini de aklımdan çıkarmıyorum.
Mesela geçen seçimden bu yana geçen 3,5 ayda Kocaeli’nde seçmen sayısı 18 bin 587 kişi artmış.
Geçen seçimde 1 milyon 221 bin olan seçmen sayısı bu seçim için 1 milyon 240 bin 535 olmuş.
Bir ilin seçmen sayısının bu kadar kısa süre içinde böyle artabilmesi için yoğun bir göç almış olması lazım.
En iyi ihtimalle 9 – 10 bin haneyi kapsayan bir göç olmalı ama bu ilin genel nüfus artış oranlarına göre pek mümkün görülmüyor.
Yüksek Seçim Kurulu’nun bunu açıklamasında yarar var: Seçmen sayısındaki bu artış, geçen seçimde ihmal ettiği için kendilerini listelere yazdırmayan ama Kocaeli’ndeki yerleşik kişilerden mi kaynaklanıyor?
YSK’nın bunu tespit etmesi çok kolay. Bu kişilerin ne kadar zamandır Kocaeli’nde ikamet ettiklerini bulmak ve bunların gerçek seçmenler olup olmadıklarını görmek mümkün.
Bir diğer ciddi sorun PKK’nın artan terörist eylemleri.
Vatandaşların huzur ve güven içinde oy kullanmalarını sağlamanın devletin görevi olduğunu bir kez daha hatırlatalım.
Bunu sağlamak gerekçesiyle Anayasa’ya ve Seçim Kanunu’na aykırılığı açıkça ortada olan “sandık taşıma” işine de kalkışılmamalıdır.
———————————-
AKP’nin seçim şarkısı
Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanun, seçim propagandası sırasında partilerin tanıtımlarında Türk bayrağının ve dini sembollerin kullanımını yasaklıyor.
Yıllar içinde üzerinde bazı değişiklikler yapılmış olmakla birlikte 1961 yılından beri seçimleri bu kanun ile yapıyoruz.
Bu kanuna aykırılığı açıkça belli olan AKP’nin “hadi bismillah” diyen seçim şarkısının kullanılması YSK tarafından yasaklandı.
Hatırlayacaksınız önceki seçimde de AKP’nin reklam filminde Türk bayrağı kullanılmış, o film de yasaklanmıştı.
AKP’nin kanunun bu açık hükmünü bilmiyor olması mümkün değil.
Ama yine de yasaklanacağını bile bile bunu yapmakta bir sakınca görmüyorlar.
Film ya da şarkı önce yayınlanıyor, sonra başvuru olunca da YSK tarafından yasaklanıyor.
O arada geçen süreyi kar mı sayıyorlar, anlayabilmek mümkün değil.
Bayrağın ve dinin siyasete alet edilmesi bu ülkede yeni bir şey değil, ilk yapan da AKP değil ama bunu yaparken kör parmağım gözüne kanun ihlallerinden nasıl bir sonuç bekliyorlar?
—————————–
O “bardak”, başka “bardak”!
Geçen gün Rize’de Atatürk heykelinin yerine dikilmek istenen “bardak” heykeli ile ilgili bir yazı yazmış ve Rize’ye gelecek Azeri, Rus turistlerin bunu görünce ne düşüneceklerini merak ettiğimi belirtmiştim.
Gelen mektuplardan anlıyorum ki yapmak istediğim kelime oyunu tam olarak anlaşılamamış.
Bu benim hatam, çünkü okuyucuların çoğunun Rusçaya ya da Azeri Türkçesine aşina olmadıklarını biliyor olmam gerekirdi.
Rusya’da birisine “bardak” derseniz, içine sıvı konulan kaptan değil, bir randevuevinden söz ettiğinizi düşünür.
Azerbaycan’da da otelin oda servisinden “bardak” isterseniz elbette her otelde değil ama bazılarında kapınızı bir fahişe çalabilir.
Bununla ilgili Hıncal Uluç’dan dinlediğim yaşanmış bir öykü de var.
Sovyetler Birliği döneminde Modern Folk Üçlüsü ile Azerbaycan’a konsere gitmişler.
Azeriler ile günümüz Türkçesini konuşarak rahatça anlaşabildikleri için de konserden sonra yanlarında getirdikleri viskiyi içmek için otelin resepsiyonuna telefon edip, “dört bardak” istemişler. Yarım saat sonra kapıyı dört güzel kız çalmış.
Bununla ilgili birçok başka hikaye dinlemişliğim de var.
İnternette gezinirseniz bu eğlenceli hikayelerin çoğunu bulabilirsiniz.
——————————-
Not: Yarın yazı yazabilecek zaman bulamayacağım için Cumartesi günü yazım yayınlanamayacak. Pazartesi günü yine bu köşede buluşmak üzere bayramınızı tekrar kutluyor, iyi tatiller diliyorum.
——————————–