Şike soruşturmasında iki şüphem var
FENERBAHÇE’yi ve Aziz Yıldırım’ı özel olarak hedef almış gibi görünen şike operasyonu ile ilgili olarak Futbol Federasyonu’nun bu hafta bir karar vermesi bekleniyor.
Futbol Federasyonu’nun işi çok zor!
Çünkü operasyonun başlatıldığı ilk günden beri öyle bir “kamuoyu oluşturma faaliyeti” izledik ki artık kararları ne olursa olsun, bu karar kamuoyunu ikiye bölecek.
Bir soruşturmada, soruşturmanın gizliliği böyle ihlal edilirse ve bu bizzat Emniyet’ten kaynaklanırsa, ben bundan kuşku duyarım.
Emniyet yetkilileri “her kanıt sağlam” diye açıklama yapıyor, mahkemeden önce şike yapılan maçların bir listesini de açıklıyor. Bu yargıyı etkilemek ve zanlılar aleyhine bir kamuoyu oluşturma faaliyetinden başka bir şekilde izah edilemez.
Bu soruşturma ile ilgili şüphelerimi güçlendiren iki husus var:
1- Soruşturma bir silahlı organize suç takibi kılığına sokuldu. Ama ortada ne silahlı bir eylem var, ne silahla tehdit edilmiş ve belli bir harekete zorlanmış kişiler var. “Mafyatik ilişkiler içinde olduğu” iddia edilen kişiler ile tutuklanan futbol yöneticileri arasında da organik bir ilişki olduğuna ilişkin bir kanıt yok. Eğer böyle bir kanıt olsaydı, zanlıların gözaltı fotoğraflarını bile sızdıranların, bunu saklamayacaklarını düşünürüm.
Soruşturmanın bu çerçeveye sokulmasının nedeni açık: İşe özel yetkili savcıların ve mahkemelerin bakmasını sağlamak.
Ve bu sorun sadece şike soruşturması ile ilgili değil.
Türkiye’de şu anda cezaevlerinde yargılanmayı bekleyen çok insan var ve onların cezaevlerinde tutulmalarının nedeni polis tarafından uydurulmuş “gizli örgüt üyeliği” suçlaması.
Demek ki “yeni demokratik Anayasa” yapılırken, bu özel yetkili mahkeme meselesini de masaya yatırmakta fayda var!
2- Emniyet “Şu kadar maçta şike yapıldı” diye yetkilerini aşan bir açıklama yapıyor ama ortada şike yaptığı iddia edilip, tutuklanan futbolcu yok! Sivasspor kalecisi Korcan dışında!
Tutuklananlar kulüp yöneticisi, menajeri, teknik yöneticisi konumundaki insanlar.
Ortada futbolcu yoksa şike nasıl yapıldı?
Kaleci Korcan’ın suçunun da Selçuk Şahin’in şutunu elinden kaçırmak olduğu anlaşılıyor. O maçı tekrar izlemenizi öneririm. Korcan o şutu elinden kaçırmadan önce ve sonra kaç önemli pozisyonu kurtardı? Selçuk’un golünden önce ben iki tane saydım! Şike yapan insan, durum anlaşılmasın diye hangisini yer, hangisini kurtarırdı?
Yargılama başladığında savcılık şu anda bilemediğimiz delilleri varsa, onları da ortaya koyacak. Sanıklar da savunmalarını yapacaklar.
Ama mahkeme karar verene kadar insanları peşin suçlu ilan etmek, en temel hukuk kuralının çiğnenmesinden başka bir anlama gelmiyor. Bunu tekrar hatırlatmak istedim.
‘Entarisi ala benziyor’ meselesi
CANDAN Erçetin’in Aranjman 2011 isimli yeni CD’sinden cumartesi günü söz etmiştim.
CD’de Fransız şarkılarına yazılmış Türkçe sözler ile tanınmış şarkıların seslendirildiği belirtiliyor.
“Entarisi ala benziyor” isimli şarkı da hem Fransızca, hem Türkçe seslendirilmiş ve CD kitapçığında şu belirtilmiş: “Söz ve müzik: Dario Moreno ve Jacques Plait. Türkçe sözler: Anonim.”
Bunu görünce Türk halk müziği şarkısı olduğunu düşündüğüm şarkının Fransız olmasına hayret ettiğimi yazmıştım.
Cumartesi sabah ilk önce Müjdat Gezen aradı ve Entarisi ala benziyor’un bir İstanbul türküsü olduğunu, Muzaffer Sarısözen tarafından derlendiğini belirtti.
Sonra bir küçük araştırma yaptım, evet TRT kayıtlarında bu türkünün Muzaffer Sarısözen tarafından derlendiği belirtiliyor.
Büyük olasılıkla İzmirli Dario Moreno bu şarkıya Fransızca sözler yazmış olmalı. Jacques Plait’in bu işteki rolünü bilemiyorum.
Öte yandan İstanbullu bir başka okurum da Rum olan anneannesinin bu türküyü Rumca sözlerle söylediğini belirtmiş, ezginin bir İstanbul türküsü olduğunun bir kanıtı olarak bunu bana aktarıyor.
Bu konuyla ilgili olarak beni uyaranlara hassasiyetleri nedeniyle teşekkür ederim.
Bir yıl geçti kopyacılar nerede?
KPSS sınavında alınan “olağanüstü güvenlik önlemleri” birçok adayın sinirlenmesine neden olmuş. Gazetelerin internet sitelerinde bu arama görüntülerini izledim ve tebessüm ettim.
Merak ettim: Kopya çekildiği için iptal edilen KPSS sınavında adaylar çalınan soruların yanıtlarını türbanlarının içine, ceplerine, çoraplarının içine mi saklamışlardı?
Soruları çalındığı için iptal edilen sınavın üzerinden bir yıl zaman geçti.
Hatırlayacaksınız, sınav sorularının çalındığı belli olduktan sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, MİT ve Emniyet yetkililerini bizzat çağırıp, sorumluların ortaya çıkarılmaları talimatını vermişti.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da bununla ilgili bir soruşturma başlatmıştı.
İptal edilen sınavda sorulan soruları kimlerin elde ettiği isim isim biliniyor. Kopya nedeniyle iptal edilen sınavda aldıkları notları rüyalarında bile göremeyecek durumda olduklarını da daha sonra görmüştük.
Gazetelerde bir ara bu kişilerin ifadelerinin alınması için yaşadıkları yerlerdeki savcılıklara talimat yazıldığına ilişkin haberler de çıkmıştı.
Aradan bir yıl geçti, devletimizin yapabildiği yeni sınava giren adayları didik didik aramaktan ibaret!
Soruşturma ne oldu, MİT ve Emniyet, Başbakan’ın talimatını yerine getirebildi mi, bilemiyoruz.
O soruları çalan, belli adaylara dağıtan bir şebeke olmalıydı, ama bir türlü bulunup haklarında bir dava açılamıyor.
Neden dersiniz? Okunup, üflendikleri için mi bir türlü ele geçirilemiyorlar acaba?