Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Taşınacakların listesini Baydemir mi yapacak?

DİYARBAKIR Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Tempo Dergisi’nde yayımlanan söyleşisinde şöyle söylüyor:

“Son yıllarda Kürtlerin duygu dünyasında Türklere karşı milliyetçi ve beraber yaşamayı imkánsız kılan bir ayrışma yaşandığı doğrudur. Çünkü büyük bir güvensizlik var. Bu güvensizlik, Kürt ve Türk halkları arasında artık beraber yaşayamayız duygusuna dönüşürse; bu çok tehlikeli. Kürtlerin bir süredir artık beraber, bir arada yaşayamayız duygusuna kapıldıklarını görmek lazım.”

Baydemir’in bu bilgiye nasıl ulaştığını bilemiyorum.

Ama Baydemir’in “Artık beraber yaşayamayız” sözünü, sonunun nereye varacağını bilmeden, ilerisini gerisini düşünmeden söylediğine eminim.

Türkler ile Kürtler neredeyse bin yıla yakındır bir arada yaşıyorlar.

Birbirimize öyle karıştık ki Baydemir’in dediği gibi günün birinde “Hadi ayrılıyoruz” desek, kimin hangi tarafa geçeceğini bulabilmek için belki bir bin yıl daha gerekir!

“Türkiye”den, “Kürdistan”a taşınmak zorunda kalacakların listesini yapmak bile sanırım bir 500 yıl sürer. Baydemir, içinde bulunduğumuz dönemin şartlarının ortaya çıkardığı bir taşra politikacısı olarak aklına her geleni söylemeyi belli ki “siyaset” yapmak zannediyor. Dünya tarihi, politika yapıyorum zannederken ülkelerini, insanlarını felaketlere sürükleyen örneklerle dolu.

Liste o kadar kalabalık ki, bir de Osman Baydemir’e gerek yok.

İlk seçildiğinde aklı başında bir insan izlenimi yaratmıştı bende ama onun için artık şöyle düşünüyorum: Gölge etme, başka ihsan istemez!

’Ken Operasyonu’ yapılsaydı?

İSTANBUL Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, “Barbie Operasyonu”nda kadınların teşhir edilmesi eleştirilerine şöyle yanıt verdi:

“Biz kimseyi doğrudan basına göstermedik. Gazeteciler gözaltına alınanlar hastaneye götürülürken fotoğraf çektiler.”

Sorun zaten tam da bu noktada düğümleniyordu: Erkeklerin gizli kalması, buna karşılık kadınların afişe edilmesi.

Cerrah konuşmasında şöyle de söylemiş: “Polisimiz namuslu kişileri afişe etmez.” Belli ki Celalettin Bey yargılamayı yapmış, kimin suçlu, kimin suçsuz olduğunu anlamış ve namussuzluğuna kanaat getirdiği kişilerin afişe edilmesine göz yummuş!

Kendisini tebrik ediyorum, böylece devletimizin savcılar ve hákimler için de gereksiz yere para harcamasını önlemiş oluyor. Yerinde ben olsam bir de şunu söylerdim: “Arkadaşlar, bu operasyonun adı Barbie Operasyonu olduğu için sadece kadınları teşhir ettik. Günün birinde bir de ’Ken Operasyonu’ yaparsak, o zaman da sadece erkekleri teşhir edeceğiz!”

1907 adet motosiklet ne anlatıyor?

PTT’nin dağıtım hizmetleri için 1907 adet motosiklet satın alınmış. Motosikletlerin neden 1907 tane olduğunu kolayca tahmin ediyorum: Mutlaka bir Fenerbahçelinin marifetidir! Ama konumuz bu değil PTT, bu motosikletleri kent içi trafiğinde vakit kaybetmeden postaları yerlerine ulaştırabilmek için satın aldı. Belli ki PTT yönetiminde gördüğü yabancı büyük kentlerden olumlu dersler alarak geri dönmüş olan birileri var. Dünyanın bütün büyük kentlerinde motosiklet, kent içi trafikten etkilenmemek için en iyi araç.

Her gün İstanbul’da trafik tıkanıklıklarından şikáyet ediyoruz. Yeni yollar, köprüler gibi pahalı ve uzun vadede yine aynı şekilde tıkanacak yatırımlar hayal ediyoruz.

Ama aklımıza büyük kentlerde motosiklet kullanımını teşvik etmek gelmiyor. Teşvik etmek gelmediği gibi cezalandırıyoruz da: Motosikletin ÖTV’si bir gecede otomobil ile aynı hale geldi. Köprü ve paralı yollarda motosikletlerden, otomobiller kadar ücret alıyorlar. Bunun akıllı bir politika olduğunu düşünüyor musunuz?