Üniformalıların bekçisi olduğu demokrasi!
HRANT Dink’in öldürüleceği istihbaratını aldıkları halde, ihbarları işleme koymayan eski Trabzon Jandarma Komutanı Albay Ali Öz, Yüzbaşı Metin Yıldız ve 4 asker hapis cezasına çarptırıldılar.
Yasin Hayal’in planlarını altı ay önceden öğrendikleri halde işlem yapmadıkları için görevlerini ihmal ile suçlanıyorlardı.
Böylece Hrant Dink cinayetinde aldıkları istihbaratı değerlendirmeyen güvenlik güçlerinin asker kanadı cezalandırılmış oluyor.
Ancak aynı durumda olan polisler için henüz bir dava açılabilmiş değil.
Hükümet önce bu polislerin yargılanmasına izin vermedi, sonra içlerinden bazılarını terfi ettirip vali bile yaptı.
Şu anda da olay gerçekleştiği tarihte bu istihbaratı değerlendirip, önlem almakla yükümlü durumunda bulunan amir konumundaki polisler ile ilgili bir soruşturma izni verilmedi.
Soruşturulmasına izin verilenler alt düzeydeki polisler.
“Askeri vesayet döneminde” olsa tam tersi olurdu herhalde.
Polisler soruşturulur, askerler ile ilgili soruşturma, amirin izni duvarını aşamazdı.
Şimdi tam tersi oluyor. Asker soruşturulup, yargılanıyor ve mahkûm da edilebiliyor ancak polisler için bir soruşturma yapılamıyor.
Bu tabloya bakıp da “demokrasimiz üzerinde polis vesayeti” dönemini yaşadığımızı mı söylemeliyiz acaba?
Zaten Başbakan da polisleri “rejimin bekçisi” ilan etmemiş miydi? Bu nasıl demokrasi ise bir asker bekliyor, sonra onun dönemi bitiyor bu kez polis bekliyor!
Başbakan’ın kızgınlığının asıl nedeni
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın sinirli hali herkesin dikkatini çekiyor.
Normal olarak daha rahat olması gerekiyor oysa.
Herkes AKP’nin yeniden iktidara geleceğinden emin görünüyor. Oy oranının yüzde 52’lere kadar çıktığını gösteren anketler var.
Zaten bir kez daha iktidara geleceğinden o kadar emin ki gelecek dönemin hükümetinin yapısını değiştireceğini söylüyor.
Ama bu durum yine de o sinirli ve kızgın halini etkilemiyor.
Başbakan’ın sinirinin, Anayasa’yı tek başına değiştirebilecek bir çoğunluğa ulaşamayacağını görmesinden kaynaklandığını düşünüyorum.
Çünkü Anayasa’yı değiştirip, başkanlık sistemine geçebileceğini ve ilk başkan olarak da Türkiye’yi yöneteceğini hesaplıyordu.
Bu hesabı yaptığı için bu seçimin aday olduğu son seçim olduğunu da açıkladı.
Öyle görünüyor ki Başbakan da artık Anayasa’yı tek başına değiştirebilecek bir çoğunluğa ulaşamayacağını fark etti, siniri bundan kaynaklanıyor.
Çünkü zaten Anayasa değişikliğini uzlaşarak yapmak gibi bir fikre sahip değil. Önceki Anayasa değişikliğinde bunu gördük.
Şimdi önünde kalan seçenek “Dışişleri Bakanımı Cumhurbaşkanı yaptım” dediği makam.
Bu durumda Abdullah Gül’ün görev süresinin de 7 yıl olacağını şimdiden söyleyebiliriz.
Cumhurbaşkanı Gül’ün görev süresi bu hesapla 2014’te bitiyor ve halk tarafından seçilecek ilk cumhurbaşkanı olmak da Başbakan’ın yeni hedefi olacak.
Sinirliliğinin nedeni bu!