Yeni ihraç ürünümüz: ‘İleri demokrasi’
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nu aradı ve gösterilerde Türkiye aleyhine pankartlar açanlar için “yargı sürecinin başlatılmasını” istedi.
Kıbrıs’ta bunun nasıl yapılabileceğini bilmiyorum. Çünkü Yavru Vatan’ın “baba” bir demokrasisi var.
Orada başbakanların hoşuna gitmeyen gösteriler için kolayca dava açmak, göstericileri dövmek, taşıdıkları pankartların sopalarını kafalarında kırmak pek mümkün olamıyor.
Eğer Erdoğan’ın talimatıyla bu işler olabilirse dünya siyaset tarihinde de bir ilk yaşanacak. Türkiye, “ileri demokrasisini” Kıbrıs’a ihraç etmiş olacak!
Biliyorsunuz “ileri demokraside”, devlet büyüklerini sinirlendirecek işler yapmak kesin olarak yasaklanmış, kurallara bağlanmıştır.
Başbakan’ın bir kaş-göz işareti, davaların açılmasına, heykellerin yıkılmasına, göstericilerin dövülmesine yeter de artar bile!
Yani KKTC yönetimi için durum artık çok zor.
Ya normal demokrasiden vazgeçip ileri demokrasiye geçecekler. Ya da Başbakan’ın bitmek bilmeyen öfkesinin sonuçlarına katlanacaklar.
Biz aradan geçen bunca zamanda buna alıştık artık, bakalım Yavru Vatan ne kadar sürede alışacak?
Moda Haftası izlenimlerim
İSTANBUL Moda Haftası’nın kapanışı nedeniyle Elle Dergisi’nin düzenlediği partide Koton’un defilesini izlerken “Nereden nereye” diye düşünmeden edemedim.
Yıllardır, Türkiye’nin giyim sanayiinde “fasoncu” olmaktan nasıl kurtulacağını tartışıyorduk, belli ki sektör kendi başına bu işin altından kalkmayı başarıyor.
Moda Haftası boyunca yurtdışında birçok mağazaları bulunan yerli giyim sanayiinin ürünleri izlendi.
Moda yazarları anlayamadığım bir nedenle “Yerli tasarımcılar neden azdı” diye soruyorlar ama ihmal ettikleri şu ki, Türk giyim sanayiinin dünyada yer edinmesi için öncelikle markaların güçlenmesi gerek.
Ve yine ihmal ettikleri şu ki, yerli markaların ürünlerini tasarlayanlar da Türk tasarımcıları.
Belki şu anda markaların arkasında isimleri görünmüyor ama yakın bir gelecekte onun da olacağını göreceğiz.
Koton’un defilesinde izlediğim “parti ve gece giysilerinin” tasarımcılarını örnek olarak verebilirim. Birinci sınıf yaratıcılık ve işçilikten söz ediyorum.
Defile sırasında Koton’un yöneticileri Gülden ve Yılmaz Yılmaz ile de konuştum. 24 ülkeye yayılmış 74 mağazaları ile Türk giyim tasarımını yurtdışına taşıyorlar.
Yurtdışı gezilerim sırasında Damat’ın, bütün Rusya’ya yayılmış jean firmalarımızın mağazalarını adım başında görüyorum.
Bu başarıda kuşkusuz akılcı destek politikalarını da uygulamaya koyan hükümetin de payı var.
Gelinen noktayı yeterli bulmayabiliriz ama küçümsememek gerekiyor, çünkü bu sektör dünyaya açık vizyonuyla gelecek için büyük bir umut veriyor.
Bakan Faruk Çelik’in açıklaması
DÜN Devlet Bakanı Faruk Çelik’in “kaçak işçi çalıştıran yerleri ve kaçak işletmeleri ihbar etmeyen vatandaşların da kazalardan sorumlu olduğu” şeklindeki sözlerini eleştiren bir yazı yazdım.
Yazım, Bakan Çelik’in pazar gününün gazetelerinde yayımlanan sözlerine dayanıyordu.
Çelik, bu konuyla ilgili bir açıklama gönderdi. Şöyle diyor:
“Ankara Ostim’deki patlamalarla ilgili olarak yapmış olduğum açıklamaların bugünkü köşe yazınızda, kastettiğim anlamla taban tabana zıt bir yoruma konu olduğunu gördüm ve çok üzüldüm.
Şahsen, yaşanan üzücü olayın detaylarını öğrenme fırsatı bulamadan sıcağı sıcağına yapmış olduğum açıklamada, özelde Ostim’deki patlamaları değerlendirmek yerine, genel duruma ilişkin açıklamalar yapmayı tercih ettim.
Türkiye’de 1 milyon 180 bin kayıtlı işletme olduğunu, bunun yanı sıra kayıt dışı işletmelerin de bulunduğunu; bu noktada kamunun sorumluluğu ve denetimlerinin yanında gerek tüm vatandaşların gerekse çalışanların ihbar mekanizmasını kullanmasının son derece önemli olduğunu kaydettim.
Aynı şekilde sorunların çözümünde, AB standartlarında iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili müstakil yasanın çıkmasının bir ihtiyaç olduğuna da işaret ettim.
Bu yöndeki açıklamalarımı sadece bir gazete, haberin içeriği ile hiç de uyumlu olmayacak bir tarzda, manşetten ‘Hırsızın Hiç mi Kabahati Yok’ ifadeleriyle vermiş.
Oysa haberin içeriğinde kimlerin sorumlu olduğuna dair ifadelerime yer verilmiş.
Sonuç olarak, kastetmiş olduğum mana ile bu başlık hiçbir şekilde örtüşmemesine rağmen, bahse konu gazetenin yanlış manşet ifadesi ne yazık ki, yanlış yorumlara sebebiyet veren bir kaynağa dönüşmüştür.”
Okuyucularımın bilgisine sunarım.