YÖK top çeviriyor!
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturma izni isteminin gündemlerine gelmediğini söyledi.
YÖK Genel Kurulu 12 Mayıs’taki toplantısında, savcılığın soruşturma izni talebi ile ilgili olarak, Prof. Dr. Yavuz Atar, Prof. Dr. Mehmet Akif Aydın ve Prof. Dr. Ömer Anayurt’u ön inceleme yapmak üzere görevlendirmişti.
Komisyon ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir’in savunmasını aldı ancak raporunu önceki gün yapılan toplantıya yetiştirmeyi başaramadı.
Demek ki 1 milyon 700 bin öğrencinin günlerce merak içinde beklemesine yol açan bir olay ile ilgili raporun yazılmasından çok daha önemli işleri varmış.
Hocaların ne işleri vardı da raporlarını yetiştiremediler, bilemiyorum.
Bu meseleden haberlerinin soruşturma izni nedeniyle olması olanağı da yok, her şey herkesin gözü önünde olup bitti.
Zaten bu iş için komisyon kurmaya da ne gerek vardı? Savcılıktan daha detaylı bir soruşturma yapabilmelerine olanak var mıydı?
Öyle görünüyor ki YÖK futbol tabiriyle “top çeviriyor”, meselenin üzerinin biraz küllenmesini bekliyor.
Bu olay Türkiye’de kamu görevlilerinin de bir tür dokunulmazlık zırhı içinde olduklarını bir kez daha gösterdi.
Kamu görevlileri, işlerini yaparken yaptıkları hatalar nedeniyle soruşturulmaya karşı böyle bir zırh ile korunuyorlar.
Hrant Dink cinayetinde ihmalleri müfettiş raporlarıyla tespit edilen polisler için de böyle bir koruma devreye sokuldu, cinayetin üzerinden yıllar geçti hâlâ hesap sorulabilmiş değil.
Yeni TBMM, anayasa yaparken bu dokunulmazlık meselesine de bir el atar mı acaba?
12 Eylül ruhu hâlâ ayakta!
12 Eylül döneminde işkencehane olarak kullanılan Diyarbakır Cezaevi’nde görevli adli personelin isim listesi en sonunda savcılığa ulaştı.
120 kişilik listenin savcılık tarafından incelenmeye başlanıldığı haberini okurken “İşkencecilerden hesap sorulacak artık” diye sevindim.
Ama aynı gazetelerde şöyle bir haber daha vardı:
12 Eylül döneminde işkence gördüğü için akli dengesini yitiren ve cezai ehliyeti olmayan Avukat Yaşar Öztemel, bir eyleme destek verdiği için tutuklandı!
Sanığın gözaltına alınırken polis tarafından ciddi şekilde hırpalandığı, gece boyunca nezarette elleri kelepçeli olarak tutulduğu belirtiliyor.
Şimdi ben de şunu merak ediyorum: 12 Eylül döneminin işkencecilerinden hesap sorulurken, bugünün işkencecileri ne yapılacak?
Bakalım Ankara’daki amirleri, bu işkencecilerin soruşturulması için de izin verecekler mi?
Doğrusunu isterseniz bu konuda hiç umutlu olmadığımı söylemeliyim, çünkü işkenceci polisleri korumak, amirlerinin neredeyse vazgeçemedikleri bir tutum ülkemizde.
Bir de tutuklama kararını veren yargıcın sözlerini okuyalım.
Sanığın avukatı, müvekkilinin cezai ehliyeti olmadığını söyleyip, neden tutuklandığını sorunca şu yanıtı almış:
“İçeride tedavi olsun diye tutukladık.”
Bir yargıcın, akli dengesi yerinde olmayan kişilerin suç işlediklerinde cezaevi yerine tedavi amaçlı olarak hastaneye gönderilmesi gerektiğini bilmiyor olmasına olanak var mı?
“12 Eylül ile hesaplaşıyoruz” diyoruz ama öyle görünüyor ki 12 Eylül ruhu Türkiye üzerinde gezinmeye devam ediyor!
Zekeriya Karaman’ın açıklaması
DÜN yazdığım Deniz Feneri yolsuzluğu ile ilgili yazı için Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman’dan bir açıklama aldım.
Karaman benim kötü niyetli olarak bir yazı yazdığımı ve açıklamasını da bu nedenle çarpıtacağımdan korktuğunu belirtiyor. Bu kısımları atlıyorum. Karaman şöyle diyor:
“Gemi alımından 6 ay önce, Euro 7 şirketi serbest kullanım amaçlı ticari kredi almıştır. Serbest kullanım amaçlı alınan bu kredinin bir kısmı Euro 7’nin ortaklarının sahibi olduğu Renklam Medya şirketine gönderilmiştir. Bundan 6 ay sonra, gemi alınmasına karar verildiği zaman Renklam Medya bu parayı Euro 7’ye göndermiştir. Yani yazınızda yer aldığı gibi gemi için çekildiğini iddia ettiğiniz kredi Renklam Medya’ya gönderilmemiştir. Yazınızdaki ifadenin bizim açıklamamızla hiçbir ilgisi yoktur. Tamamı banka kayıtlarında mevcut bu süreci, yasadışı bir işlem yapılmış gibi kamuoyuna duyurmanız ne gazetecilik ilkeleriyle ne de iyi niyetle bağdaşır.”
Zekeriya Bey’e şunu hatırlatmak isterim: Kredi ile ilgili bu yorum bana ait değil. Bu bilgi, Almanya’daki Deniz Feneri e.V. davasında mahkûm olan derneğin muhasebecisinin mahkemede verdiği ifadede yer alıyor.
Zekeriya Bey’e önerim, Almanya’ya kadar gidip, yargılanarak bu davadan aklanmasıdır.