MİLLİYET

Erkekler ikiye ayrılır…

 New York Times’tan, Pulitzer ödüllü Natalie Anger’in bir kitabını verdi bir arkadaşım. Kitabın adı “Woman – An Intimate Geography”.. (Kadın – Bir mahrem coğrafya.”
Kitapta çocukların oyunlarda söylediklerine benzer bir tekerleme buldum:
 

“Hoggamus, higgamus
Men are polygamous
Higgamus, hoggamus
Women monogamous.”
Erkeklerin çok eşli, kadınların tek eşli olduğunu anlatan bir tekerleme..
Cuma akşamı bir yemekte konuştuklarımız aklıma geldi, bu tekerlemeyi okurken..

Kadınları düşünenler ve…
Ertuğrul Özkök anlattı, 50 yıl önce DNA diye bir şeyin varlığını ilk keşfeden bilim adamı Dr. Watson şöyle demiş: “Erkekler ikiye ayrılır. Birinci gruptakiler vakitlerinin yüzde 90’ını kadınları düşünerek geçirirler. İkinci gruptakiler ise vakitlerinin yüzde 99’unu kadınları düşünerek geçirirler.” Dr. Watson’un geri kalan yüzde birlik zaman süreci içinde DNA’yı keşfettiğini de küçük bir bilgi notu olarak ekleyeyim.

İstisnalar kaideyi bozmaz..
Anger’in kitabında “evrimci psikolojinin” şu tespitleri yaptığı da yer alıyor:
1 – Erkekler rasgele cinsel ilişkiye daha çok eğilimliler. Cinsel konulardaki sınırlamaları, kadınlara göre daha az.
2 – Kadınlar, erkeklere göre çok daha fazla kararlı ve sabit ilişkiler arıyorlar.
3 – Kadınlar, yüksek statülü erkeklere doğal bir ilgi duyuyorlar.
4 – Erkekler, gençlik ve güzelliğe doğal bir ilgi duyuyorlar.
Bunlar değişik araştırmaların ortaya koyduğu genellemeler. Elbette bütün kadınların ve erkeklerin bu kalıplar içinde davrandıklarını düşünmemek gerek. Bilinçli olarak bu kalıpların dışında kendini tutabilenler olabileceği gibi, “olanaksızlıklar yüzünden” bu genellemelerden ayrılanların var olabileceğini de biliyoruz.

‘Uçmayı’ ihmal etmeyenler
Ayrıca kadın ve erkeğin doğal eğilimleri olarak nitelediğimiz durumun, toplumsal ve kültürel şartlanmaların etkisiyle şekillendiğini söylemek de mümkün. Kadınlara safiyet ve sadakati, erkeklere ise buldukları her fırsatta erkekliklerini kanıtlama olanağını ve hakkını tanıyan, bunu yücelten toplumsal ve kültürel şartlanmalardan söz ediyorum.
Ama hiç kuşku yok, bütün hayatı boyunca tek bir kadına ölümsüz bir aşkla bağlanan, yılların kadının yüzünde çizdiği her çizgide derin anlamlar bulabilenler de var.
İşin asıl ilginç yönü, yaşamları boyunca tek bir kadına tutku dolu bir aşkla bağlı oldukları halde “uçup kaçmayı ihmal etmeyen” erkeklerin de var olduğunu bilmemiz.
Kolay bir açıklaması olmayan, karmaşık bir durum elbette bu..

Sizce ne yapıyorlar?
Şimdi burada durup, köşedeki fotoğrafa dikkatle bakmanızı rica ediyorum..
Bir bank üzerinde sarmaş dolaş iki iskelet heykeline..
Bu fotoğraf size ne düşündürüyor?
a – Birbirlerine o kadar aşık olmuşlar ki o en mutlu anlarını hiç bozmamak için bu hale gelene kadar öylece kalmışlar..
b – Bunlar gidecek bir yerleri olmayan iki sevgili.. Birbirlerine hiç kavuşamadan ölmüşler. Kavuşmuş olsalardı, zaten ayrılmış da olurlardı..
c – Bu Guy Erskine’in hayallerinin bir ürünü.. Sanatçılar böyledir işte..
d – Keşke hayatımda böyle elele iskelete dönüşebileceğim birisi olsa..
e – Dünyada kıyamet kopuyor: Savaşlar, yeni hastalıklar.. Başka yazacak şey mi bulamadın?
Vereceğiniz yanıt, sizin yaşam içindeki gerçek durumunuzu da belirliyor, bunu unutmayın.