MİLLİYET

General Myers, kırmızı çizgilerini gösterdi

Amerika Birleşik Devletleri silahlı kuvvetlerinin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Richard Myers, dört gün önce, televizyon ekranlarından gözlerimizin içine bakarak şöyle dedi: Türkiye’nin, Kuzey Irak’ta PKK’ya karşı bir sınır ötesi operasyon düzenlemeyi düşünmesi halinde, egemen bir ülke olan Irak’ın bu konuda söyleyeceği çok şey olacaktır!

Myers’ın üzerinde, bu konuşmayı yaptığı sırada, askeri giysileri vardı.
Amerikan filmlerinde bu giysiler içinde olanların bir “centilmen” olduğu gösterilir hep.
Yani kendini kurtarmak için bile olsa yalan söylemeyen, duruma göre eğilip bükülmeyen, açık, mert, dürüst bir insan.

Gerçek bir centilmen
Myers, gerçek bir “centilmen” olsaydı şöyle konuşmalıydı: PKK’nın, Kuzey Irak’ta üslenerek Türkiye içinde terör eylemleri gerçekleştirdiğini biliyoruz. ABD ordusunun şu anda Irak’ta içinde bulunduğu konum, bu olaya müdahale etmemize izin vermiyor. Bu nedenle Türkiye’nin sınır ötesi bir operasyonunu destekliyoruz. Bizim de zaten bir egemen devletin topraklarını işgal etmiş olmamızın nedeni, ülkemize yönelik terör faaliyetlerini yerinde engelleme kaygısıdır. Eminim ki ileride bizim yapacağımız gibi Türkiye de kendisine yönelik terör tehdidini ortadan kaldırdığında, kendi sınırlarına geri çekilecektir.
Ama Myers böyle konuşmadı.

Kırmızı çizgiler..
Sanki kendisi egemen bir ülkeyi işgal eden bir ordunun komutanı değilmiş gibi, Irak’ın egemenliğinden, Türkiye’nin Irak hükümetiyle konuşmasından dem vurdu.
Her zaman olduğu gibi burada, bu olayda da gerçeğin iki değişik yüzü var. Belki de Myers tam bir “centilmen” gibi davrandı.
Türkiye’ye, üstelik bizi de kırmamaya çalışan nazik bir üslup da kullanarak, hareket sınırlarının nerede bittiğini hatırlattı. Bir başka deyişle “kendi kırmızı çizgilerini” gösterdi.
(“Kırmızı çizgi” denilince kimse elimize su dökemez aslına bakarsanız. Amerika ve müttefiklerinin Irak’a müdahalesi konusu ortaya çıktığından beri o kadar çok kırmızı çizgi çizdik ki, kalemimizde mürekkep kalmadı!)

Kontrol olanağı yok
TBMM’nin “Irak tezkeresi”ni reddetmesinin öncesinde, ileride başımıza bu tür işlerin gelebileceğini yazanların arasında ben de vardım. “Bakın haklı çıktım” türünden konuşmaları hiç sevmem ama o günlerde benim gibi düşünenlere saldıranların da şimdi söyleyebilecekleri bir şeyler olmalı.
Şurası bir gerçek ki Türkiye, Kuzey Irak üzerindeki kontrolünü TBMM’nin Irak tezkeresini reddettiği gün kaybetti.
Ve bundan sonra da bir daha böyle bir kontrol olanağının olamayacağını da artık görmek gerek: ABD, Apo’nun biraderinin tabiriyle “Kürtlere ihanet etmeyecek” ve Irak’taki tek “istikrarlı” bölgenin, bir kargaşaya sürüklenmesine izin vermeyecek.

İki seçenek var
Bu durumda ne yapmak gerek: Öylece oturup, ABD izin vermedi diye PKK’nın Kuzey Irak’ta at koşturmasını seyredecek miyiz, yoksa masum insanların canına kıyanlara hak ettikleri şiddette bir yanıt verecek miyiz?
Kişisel görüşüm ikinci yolu izlemektir. Bunun PKK’nın bölgedeki faaliyetlerini tümüyle durdurmaya yetmeyeceğini elbette biliyorum. Ama Amerika’ya da, PKK’ya da, Kuzey Irak’ın Talabani ve Barzani liderliğindeki iki aşiretine de göstermek zorunda olduğumuz bir şey var: Biz Türkiye’yiz!..