Milliyet muhabirlerinin AKP’li güvenilir kaynaklardan aldıkları haberler, partinin Başbakan adayının Abdullah Gül olduğunu gösteriyor.
Bu aslına bakarsanız sürpriz olmayan bir tercih.
Abdullah Gül, başından beri Tayyip Erdoğan’ın yanındaydı ve AKP’nin kuruluşunda da en etkin isimlerden biriydi.
Zaten, Siyasi İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak “partinin ikinci resmi adamı” kimliğini de elinde tutuyordu…
Karara saygı duymak gerek
Milliyet muhabirleri, Ankara’daki etkili çevrelerin de nabzını tuttular. Bu izlenimleri de bugünkü Milliyet’te okuyacaksınız.
Bazı çevreler, Abdullah Gül’ün Başbakanlığına pek sıcak bakmıyorlar.
Gül’ün eşinin türbanlı olmasının yaratacağı sorunlardan kaynaklanan bazı tereddütler var.
Bu çevrelerin, eski Milli Görüş hareketiyle doğrudan bağlantılı olmayan bir AKP’linin Başbakan olarak atanması için Cumhurbaşkanı nezdinde girişimlerde bulunabilecekleri söyleniyor.
Cumhurbaşkanı’nın nasıl bir tavır takınacağını ve Tayyip Erdoğan ile görüşmesinde bu tür endişeleri de dile getirip getirmeyeceğini bilemiyoruz.
Bildiğim tek bir şey var: AKP’nin alacağı kararı herkesin saygıyla karşılaması gerektiği… Bu aynı zamanda halkın kararına da saygı anlamına geliyor.
Tartışılmayacak galibiyet
AKP seçimden tartışılamayacak bir galibiyetle çıktı.
Bu seçim başarısı, AKP’ye göstereceği Başbakan adayının atanmasını talep etme hakkını veriyor. Bunun tartışılmasının bile abes olduğunu düşünüyorum.
Türk halkı siyasi kriz istemediğini verdiği oylarla gösterdi ve şimdi isim tartışmalarıyla yeni bir siyasi kriz yaratılması halkın iradesini de hiçe saymak olur.
Türkiye, çok önemli bir dönemeci aştı. Seçimler olaysız ve şaibesiz bir şekilde yapıldı, iki partili bir TBMM oluştu ve tek başına bir partinin iktidarının yolu açıldı.
Ekonomide işler iyi
Bu durumun ekonomide ve piyasalarda yarattığı olumlu havanın meyveleri alınmaya başlandı. Faizler düşüyor, Türk Lirası değerleniyor, borsa uzun bir aradan sonra canlanıyor ve bu canlanmanın bütün ekonomiyi harekete geçirmesi bekleniyor…
Seçim sonucunda ekonomiye yön veren çevrelerde ve piyasalarda hâkim olan bu olumlu havanın sürdürülebilmesi, hükümet kurma sürecinin de aksaksız yürümesi ile mümkün.
Bir yandan Avrupa Birliği ile ilgili girişimler sürerken, öte yandan da ekonomideki bu iyimser ortamın kalıcı hale getirilmesi çok önemli.
Fırsatı kaçırmayalım
MGK’da yaşanan bir Anayasa tartışmasının ülkeyi ne hale getirdiğini, on binlerce insanı işinden ettiğini ve bütün ülke halkını fakirleştirecek sonuçlar yarattığını unutmamak gerekiyor.
Bu nedenle, Başbakan adayının saptanmasının bir siyasi krize dönüşmemesi gerekiyor. Böyle bir krizin faturasının ekonomik olarak bir hayli ağır olacağını geçmiş tecrübelerimizden biliyoruz.
Başbakan adayının seçimi tartışmalarında herkes önyargılarını bırakmak, AKP’ye ve seçeceği Başbakan adayına bir fırsat vermek zorunda.
Yeni hükümet bir an önce kurulmalı, muhalefetin verdiği destekle AB ile ilgili girişimler yoğunlaşmalı, Kıbrıs’ta bir hayli yakın olan çözüm fırsatı kaçırılmamalı..
Elimize kadar gelmiş bir fırsatı, geçmişe takılı kalıp harcamamalıyız.
AKP’nin Başbakan adayı her kim olacaksa o bir an önce belirlenmeli, Türkiye hiç olmazsa 2003’e programı ve hedefleri belli bir hükümetle girmeli.
Seçimlerden sonraki doğal süreci aksatacak her türden girişimden uzak durulmalı…