İmajımız kırmızı kart görmesin
Brezilyalı efsane forvet Garincha, soyunma odasında rakiplerinin hangi taktikle oynayacağını ve buna karşılık ne yapmaları gerektiğini anlatan teknik direktörüne şöyle sormuştu: Bütün bunları onlar da biliyor mu, ne yapacaklarını onlara da anlattınız mı?
Avusturya maçından sonra futbol yorumcularının televizyonlarda yaptıkları yorumları dinlerken aklıma geldi: Bütün bu söylenenleri Şenol Güneş biliyor muydu?
İstatistikler gösteriyor ki Şenol Güneş, milli takımlar tarihimizin en başarılı teknik direktörü ve yarım yüzyıl sonra Dünya kupası sahnesinde boy göstereceksek bunu onun yönettiği bir takımla gerçekleştirdik.
Bu çıplak gerçeğe rağmen maçın bitiminden itibaren futbolla uzak ya da yakından ilgili herkes aynı şeyi tartışıyor: Dünya Kupası finallerinde Milli Takımı kim yönetsin?
Naklen reklam fırsatı
Enteresan bir durum. Bütün tarihi iktidara bir kere geldi mi gitmek bilmeyen yöneticilerden şikâyetle geçmiş bir ulusun fertleri, başarılı bir teknik direktörün devam edip etmemesi gerektiğini tartışıyor!.. Hem de başarının herkesin başını döndürdüğü saatlerde…
Futbol işte böyle bir oyun: Basit. Basit olduğu için herkesin nasıl oynanması, nasıl bir takım kurulması hakkında bir fikri var. Bu yüzden neredeyse nüfusu kadar teknik direktörü olan bir ülke durumundayız.
En son olarak Fransa’da düzenlenen Dünya Kupası’nda 9 bin gazeteci görev yaptı. 100 televizyon ve 150 radyo istasyonunun yayınlarını 2 milyar kişi izledi.
Türkiye şimdi işte böyle bir sahneye çıkacak.
Bunun ne büyük bir ulusal reklam kampanyasına dönüşeceğini de sahaya çıkacak 11 oyuncu ile teknik direktörün vereceği taktikler belirleyecek.
Futbolun oynanış tarzının bir ülke halkının temel karakteristiklerini yansıttığını düşünenlerdenim.
Futbol felsefesi üzerine yazılmış birçok kitap da bunu yazıyor: İngilizler İngiliz gibi, Brezilyalılar Brezilyalı gibi, Arjantinliler Arjantinli gibi oynarlar..
Bugün milli takım ile zirvesine çıkan yeni futbol anlayışımız büyük ölçüde Mustafa Denizli ve Fatih Terim tarafından şekillendirildi. Şimdi Şenol Güneş ile bu çizgi yükseliyor.
Önce sportmen olalım
Bugünkü Türk futbolunu Latin’lerin ‘goşo’ gelenekleriyle, Avrupa pragmatizmini birleştiren bir çerçeve içinde tarif etmek mümkün. Latinler kadar teknik ve topla oynamayı seven, Avrupalılar kadar basit oynamaya çalışarak sonuca giden bir anlayış…
Bu oyun anlayışının birçok ülkede futbolseverler arasında büyük sempati yaratacağına inanıyorum. Bunun dünyanın birçok yerinde pek de hoş olmayan Türk imajını olumlu etkileyeceğini düşünüyorum.
Yalnız unutmamamız gereken bir şey var. Bir gün arayla iki maç izledik. Ümit Milli Takımı ile Yunanistan arasında oynanan maçta ortaya çıkan tablo zayıflıklarımızı da görmemizi sağlamalı.
Futbolumuzun gelecek kuşağı olarak niteleyebileceğimiz oyuncularımızın, aciz duruma düştüklerinde rakiplerine karşı yaptıkları sportmenlik dışı hareketleri kastediyorum.
Yerdeki oyuncuya tekme atmaktan tutun da rakibe bomboş pozisyonda dirsek atmaya kadar varan bir dizi rezillik..
Ve ne yazık ki bu da futbol geleneğimizin bir parçası ve bu özelliğimizi tedavi etmeyi başaramazsak, Dünya Kupası, olumsuz imajımızın altını bir kez daha kırmızı kalemle çizecek bir felaketler dizisine sahne olabilir.
Şenol Güneş turnuvadaki oyun taktiğimizin ne olacağını düşündüğünden daha fazla bu soruna bir çözüm bulmak için çaba göstermeli..