Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Konuşan saçlar, imajlar…

 Japon Milli Takımı’nın “berberi” Aki Watanabe’nin sözlerine Media Cat dergisinin Temmuz sayısında rastladım.
“Berber” kelimesini tırnak içine almamın nedeni, dergide Watanabe’nin “saç stilisti” olarak tanımlanmasından kaynaklanıyor.

Watanabe, bu Dünya Kupası’nda takımlar kadar oyuncuların saç stillerinin de birbiriyle yarıştığını söylüyor.
Sanıyorum, maçları izleyenlerin gözünden kaçmayan bir gerçek bu…
Bizim takımın yıldızları İlhan Mansız, Hasan Şaş ve Ümit Davala’nın “saç traşları” ile ne kadar dikkat çektiğini biliyoruz. Aynı şekilde Alman Ziege, İngiliz Beckham da saçlarıyla turnuvaya renk katan onlarca değişik futbolcudan bazıları…

Estetik kaygıdan değil…
Bunun “estetik kaygılardan” kaynaklanmadığını söylüyor Watanabe… “Bugün futbolda, oyuncuların bireyselliklerini ortaya koyabilmelerinin yegane yolu saçları. Sponsorluk ve reklam anlaşmalarıyla bir oyuncunun ne giyeceği son derece sıkı kurallara bağlı çünkü. Geriye bir tek saç kalıyor” diyor.
“Kafa tuvaletleriyle” dikkat çeken oyuncuların futbol piyasasında daha net bir görüntü verebilmek ve küreselleşip küçülen futbol piyasasında kendilerine bir yer edinebilmeyi amaçladıklarını söylüyor.
Öte yandan “saçlar” sadece bireyselleşme ve bir marka olarak dikkat çekme amacından çok daha ötesini de hedefliyor. Buradaki hedef de rakip takım oyuncuları elbette… Watanabe, “futbolcu, rakiplerine, savaşçı bir kişiliğe sahip olduğu izlenimini vermek istiyorsa saçını Mohikanlar gibi yapıyor. Sert biri olduğunu düşündürtmek istiyorsa saçını kazıtıyor” diyor.

Savaşçı Rüştü…
Aynı şeyi televizyondan kaleci Rüştü Reçber’i izlerken ben de düşünmüştüm…
Hatırlayacaksınız, Rüştü, bütün maçlara gözlerinin altına sürdüğü kalın siyah boyalarla çıkmıştı…
Kar altında oynanan maçlarda, kardan yansıyan ışınların gözlerini kamaştırmasını önlemek isteyen futbolcuların baş vurduğu bir yöntemdi yaptığı…
Pratik bir değeri vardı: Pilonlardan gelen yüksek değerli ışıkların gözünü almasını önlüyordu… Ama bence rakip takım oyuncularına yönelik psikolojik bir etki de yarattı. Karşılarında “yüzüne savaş boyalarını sürmüş bir Kızılderili savaşçısı” buldu rakip forvetler…
Alman Milli Takımı ve Fenerbahçe’nin eski kalecisi Schumacher şöyle söylemişti vaktiyle: “Rakip forvetle karşı karşıya kaldığımda bağırarak üzerine doğru çıkarım. Onda yaratacağım bir anlık korku işimi kolaylaştırır.”
Rüştü, Schumacher’in anılarını okumuş muydu, bilemiyorum ama elmacık kemiklerinin üzerine sürdüğü siyah boyaların, bu turnuvadaki muazzam performansı yakalamasında önemli katkısı olduğunu düşünüyorum.
Sohbetimizi kısa kesmek zorundayım. Çünkü bir de “misafirimiz” var bugün..

TEKZİP
Sayın Yılmaz gazetenizin 26.03.2002 tarih ve 19544 sayılı nüshasında yer alan makalenizi her zamankinin aksine üzülerek okudum. Karaman İli Ermenek ilçesinde yapılan bir temel töreninde yaşanılan olaylardan hareketle kaleme aldığınız makalede ayrıca bir uğraş gerektirmeyen hali ile şahsıma da “işgüzar, kraldan çok kralcı” şeklinde yakıştırmalarda bulunmaktasınız. Makalenize dayanak yaptığınız haber asılsız ve kasıtlı olduğu için ne yazık ki makalenizin “duruşu” da haberin asılsız olması nedeniyle anlamsız hale gelmiştir.
Sayın Yılmaz makalenizi ve makalenize dayanak haberi okuyunca Victor Hugo’nun “Doksanüç İhtilali” isimli kitabındaki şu pasajı anımsadım. Sonuçtan dolayı insanı yermek ya da övmek, toplamdan dolayı rakamları övmek ya da yermek gibi olur. Geçecek şey eser, esecek rüzgâr eser ebedi huzur bu poyrazlardan müteessir olmaz ihtilallerin üzerindeki gerçek ve adalet fırtınaların üzerindeki yıldızlı gökler gibi sürüp gider (S: 241)
Asılsız ve kasıtlı bir haberden dolayı kaleme aldığınız makale ve makale dayanağı haber, estireceği rüzgârı estirebilir. Bu ancak hayatı parçalayarak yaşayan insanları mutlu edebilir. Ama emin olmalısınız ki toplamdan dolayı rakamları yermektesiniz. Yaptığım her şeye sahip çıktım, doğru olan her şeye imzamı attım, görev ve kişilik anlayışım gereği de bunlardan hiçbir zaman rahatsızlık duymadım. Makalenizde ve makalenize dayanak olan asılsız haberin altına tek şartla: Benimle ilgili olması halinde de imzamı atmaya hazırdım. Bilinir ki “vicdan içimize korku saldığı gibi suçsuzsa rahatlık ve güven verir bize; ben kendimden söyleyebilirim ki türlü kötü durumlarda içimden geçeni niyetlerinin temizliğini gizlice kendim, bildiğim, düşündüğüm için daha korkusuz adımlarla yürümüşümdür” (Mantaigne, Denemeler, S: 110 – 11)
Türk kamuoyunun bilgisine saygılarımla sunarım.
Ali Akan
Karaman Valisi