MİLLİYET

Sonuca odaklı politikalar izlemeliyiz artık

 Türkiye’nin, yüz yıllık Batılılaşma sürecinde çok kritik bir dönemece geldik.
Bu haftanın sonunda yıllardır sorduğumuz bir sorunun yanıtını alacağız ve Batılılaşma mücadelemiz yeni bir evreye girecek.

Bir süredir Avrupa’da, Türkiye’nin tam üyeliği ile ilgili olarak yürütülen canlı bir tartışma yaşanıyor.
Biliyoruz ki, bu tartışma 17 Aralık zirvesinden sonra da olanca hızıyla devam edecek.
Eğer ileride bir gün Türkiye’nin tam üyeliğinin gerçekleştiğini görecek olursak bu tartışmanın bitmeyeceğini, sürüp gideceğini tahmin etmek de zor değil.
Ayrıntılar önemsiz
Son üç haftadır birbiri ardına hazırlanan “karar taslakları” açıklandığında zaman zaman karamsarlığa kapıldık, zaman zaman sevindik.
Kimi zaman “Avrupa bizi istemez” diyenleri haklı çıkarabilecek tartışmalar yaşandı, kimi zaman da Avrupa’da Türkiye düşmanlarının zannettiğimiz kadar da çok olmadıklarını gördük.
Bugün ulaştığımız bu son noktada, bütün bu tartışmaların bir öneminin kalmadığını düşünüyorum.
Artık Avrupa, Türkiye’nin tam üyelik konusundaki ısrarının ne düzeyde olduğunu biliyor.. Biz de aynı şekilde Avrupa’daki değişik çevrelerin bizden beklentisinin ne olduğunu öğrendik.
Bu aşamada artık izlememiz gereken şey, “sonuca odaklanan” bir politika olmalı..
Ayrıntılar içinde boğulmak, diplomatik inceliklerle donatılmış metinler içinden bazı cümleleri çekerek olumsuz sonuçlara varmak, bu aşamada yapılabilecek en büyük hata olur.
Artık Türkiye’nin bir tek hedefi var: Avrupa Birliği ile tam üyelikle sonuçlanacak şekilde müzakerelere başlayabilmek..
Bizi motive edecek
Yaşayacağımız 10-15 yıllık dönem, adı üzerinde bir “müzakere süreci”..
Bu süreçte bize dayatılmak istenen bazı olumsuzlukları lehimize çevirebilmemiz de mümkün.
17 Aralık zirvesinden çıkacak olan karar metninde görüşmelerin tam üyelik perspektifi ile yürütüleceği yolunda bir tek cümlenin bile bu aşamada bizim için yeterli olduğunu düşünüyorum.
Türkiye, ekonomisini geliştirmek, halkının eğitim düzeyini yükseltmek, demokrasisini Avrupa demokrasileri düzeyine getirmek zorunda..
AB’ye tam üye olsak da zorunda, olmasak da zorunda..
Tam üyelik hedefinin varlığı, bizleri bu zor hedeflere ulaşmakta motive edecek ve isteklendirecektir.
Ondan sonrası büyük ölçüde bize kalmış bir şeydir.
Oyuna gelmeyelim
AB’ye tam üye oluruz ya da olmayız… Bu kararı verecek olan Türk halkıdır.
Ama önce bu noktaya gelebilmek önemlidir.
Bu noktaya geldiğimizde, bugün Türkiye’ye karşı olanların bile tavırlarının değişebileceğini de göreceğiz.
Türkiye yüz yıllık bir hayali gerçekleştirme yolunda çok önemli bir dönemeçteyken, içimizden ve dışımızdan kaynaklanabilecek provokasyonlara kapılmak, düşmanlarımızı sevindirir, dostlarımızı üzer, bunu unutmamalıyız..