Akıl, duyguların önüne geçmeli
VİYANA – Abdullah Öcalan’ın İtalya’da tutuklanmasının ardından Avrupalı yetkililerin verdikleri demeçler, Türkiye’nin terör ve PKK konusunda Avrupalı müttefiklerine bugüne kadar hiçbir şey anlatamadığını ortaya koyuyor.
Ya PKK terörü ile ilgili konular bir duvara anlatılmış ya da Türkiye kendi bildiği tüm gerçeklerin herkes tarafından bilindiğini varsaymış.
Almanya’nın yeni Dışişleri Bakanı’nın önceki gün verdiği demeçte ‘Kürtlere azınlık haklarının tanınması’ yolunda söylediği sözler de bunu gösteriyor. Cümle tam Nasrettin Hoca’nın dediği gibi ‘neresini düzelteyim’ cinsinden.
Bir kere Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve yasaları vatandaşları arasında böyle bir ayrım gözetmiyor. Kürtler de, Türkler de ve başka etnik kimlik taşıyan vatandaşlar da eşit haklara sahipler. Hiç kimse ‘azınlık’ olarak tanımlanmıyor ve bu tanımın gerektirdiği ayrılıkçı muamelelere tabi tutulmuyor.
Türkiye hakkında biraz fikri olan bir insan bile bir Kürt’ün cumhurbaşkanlığından tutun da herhangi bir kamu görevine getirilmesinde bir engel olmadığını, seçme ve seçilme özgürlüğü bakımından kısıtlanmadığını biliyor.
Avusturya Başbakanı Klima’nın söylediği ‘siyasi alanda da bazı gelişmeler sağlanmalı’ sözlerini de bu çerçevede değerlendirmek gerek.
Nitekim Dışişleri Bakanı İsmail Cem, Klima’ya tarihten kaynaklanan örneklerle TC vatandaşlarının Kürt-Türk diye ikiye ayrılmadığını, Batı Avrupalıların kendi kavramlarıyla Türkiye’yi değerlendirmelerinin hatalı olduğunu anlattı.
Önümüzdeki günlerde Türkiye, Batılı müttefiklerinden bu konuda benzeri sözleri daha çok duyacak.
Abdullah Öcalan’ın, mücadelesini ‘siyasi alana kaydırma çabası’ da esas olarak bunu hedefliyor.
Türkiye’nin eksikli demokrasisi gerekçe gösterilerek, sonu bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasına varabilecek bazı siyasi haklar tanınması ile ilgili girişimlere tanık olacağız.
Avrupa, PKK’nın uyuşturucu gelirleriyle finanse ettiği terör faaliyetleri ile Türkiye’deki Kürtlere bazı sosyal ve demokratik hakların tanınması arasında çok farklar olduğunu ayırt edemiyor.
Avrupa ile üzerinde anlaşmamız gereken temel konu PKK’nın bir terör örgütü olduğunun kabul edilmesi. Bugüne kadar 30 bin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının canına mal olan, onbinlerce insanın sakat kalmasına yol açan terör faaliyetlerini sürdüren bir örgüt, hiç kimse tarafından ‘siyasi bir örgüt’ olarak tanımlanmamalı. Türk diplomasisi önümüzdeki günlerde dünyanın her yerinde bunu anlatmaya çalışacak.
Viyana’da temaslarda bulunan Cumhurbaşkanı da Dışişleri Bakanı da özenle bu konunun altını çiziyorlar.
Türk kamuoyunda özellikle İtalya’ya karşı uyanan infial duygularının, uzun vadeli ve titizlikle yürütülmesi gereken bu çabaya gölge düşürmemesi gerekiyor.
İki gündür yurdun çeşitli yerlerinde meydana gelen olaylar, Türk kamuoyundaki bu havayı siyasi bir sonuca dönüştürmeye çalışanların faaliyette olduğunu ortaya koyuyor. Sağduyulu vatandaşlar bu rüzgâra kendilerini kaptırmamalılar.
Türk diplomasisinin önünü açacak tedbirlerin de vakit geçirilmeden alınması lazım. Terör örgütünün 15 yıldır ilk kez kesin bir yenilgiye uğratılma ihtimalinin ortaya çıktığı şu günlerde idam cezasının kaldırılmasından tutun da daha önce MGK kararlarında sözü edilen ‘ekonomik ve sosyal önlemlerin hızla alınması’na kadar bir dizi girişim vakit geçirilmeksizin yapılmalı.
Önümüzde terör belasından kurtulmak için tarihi bir fırsat var. Bu fırsatı harcamayalım, duygularımızın aklımızın önüne geçmesine izin vermeyelim.