Aşağılık ahlaksız, namussuz oportünist!
Avusturya genel seçimlerinden sonra bir televizyon röportajında Avusturya Liberal Partisi’nin başkanı Peter, binlerce sivil Yahudinin İkinci Dünya Savaşı sırasında öldürülmesinden sorumlu tutuldu.
0 yıllarda (1975) iktidardaki Avusturya Sosyalist Partisi’nin başkanı ve Başbakan Kreisky, muhtemel koalisyon ortağı Peter’i korumak için iddiaları yönelten Yahudi Dokümantasyon Merkezi Başkanı’nı ‘mafya yöntemleri kullanmakla suçladı.’
Bunun üzerine Viyana’da yayımlanan Profil Dergisi’nde Michael Lingens imzasıyla Kreisky ‘eleştirildi.’
Linges, Başbakan Kreisky hakkında şunları yazdı: Aşağılık ahlaksız, namussuz oportünist, haysiyetsiz faşist, vahşi, barbar köpek, siyasi ahlakın asgari müştereklerinden yoksun zavallı..
Bunları yazınca da soluğu mahkemede aldı Lingens.
Yüksek mahkeme tarafından da onaylanan kararla 20 bin Avusturya Şilini para cezasına çarptırıldı.
‘İç hukuk yolları tükendiğinden’ Lingens Avrupa İnsan Hakları Divanı’na kadar gitti.
Avrupa İnsan Hakları Divanı, Lingens’in suçsuz olduğuna oybirliğiyle karar verdi ve Avusturya hükümetini Lingens’e 284 bin 538 Avusturya Şilini ödemeye mahkûm etti.
Kararda ‘ceza tehdidi altında özgür basın faaliyeti yapılamayacağı’ belirtiliyor ve şöyle deniliyordu:
“Kamuya mal olmuş kişilerin özel hayatları yoktur, olamaz. Politikacıya, politikacı olarak söylenen şeyler, şahsa söylenmiş sayılmaz. Kamuoyunun önüne şu veya bu şekilde çıkan bir insanın basın tarafından izlenmesi, basın hürriyetinin asgari gereğidir.”
Biz Necmettin Bey ve Tansu Hanım için, Lingens’in Kreisky’ye söylediği türden sözleri sarf etmeyi elbette düşünmüyoruz.
Eleştirinin dozunun terbiye sınırını asla aşmaması gerektiğine inanıyoruz.
Ama bu konuda hesap vereceğimiz merci siyasi otorite değil, gazetecinin kendisinin ve meslektaşlarının vicdanından başkası da değildir.
Her konuşmalarının başında basına getirilecek sınırlamaların Batı’daki uygulamalardan kaynaklandığını söyleyen bizim politikacılarımız herkesi enayi zannediyor olmalı.
Ama Türk halkı enayi değil. Durduk yerde ortaya çıkarılan bu suni ‘basın özgürlüğü krizi’nin, aslında hükümetin çeşitli konulardaki başarısızlıklarını örtmek ve ‘Susurluk Olayı’nın daha fazla kurcalanmasını önlemek olduğunu halkımız gayet iyi biliyor. Bunun hesabının sorulacağından kimsenin kuşkusu olmasın.