Barmenin ölümü
Dünkü Milliyet’te yayımlanan Taha Akyol’un yazısını aynen sizlere de sunmak istiyorum. Söz şimdi Taha Akyol’da:
Barmen Oğuz Atak’ın öldürülmesi üzerinde çok düşünmemiz lazım! Siyaset hayatımızda örneği pek az olan “düşünen politikacılardan Mehmet Turgut ağabeyin deyimiyle, “döne döne düşünmek” lazım!
Yüreğimizi dağlayarak, beynimizi çatlatarak düşünmek lazım: Toplumumuzda şiddet giderek yayılıyor. “Can” hiç bu kadar ucuz olmamıştı!
Ve zavallı barmen Oğuz Atak’ın öldürülmesi… Bir hayatın, bir “küçük evren”in sönmesi!
Nereye gidiyoruz?
Barmen Oğuz’un olağan, alışıldık bir insan olmadığı belli… Kılığı, yüzündeki boyalar… Ve sırtındaki dövmeler: “el – Hayy” yazıyor, “Hû” yazıyor, “Allah” yazıyor!..
Bunlar tasavvufta zikir sırasında en çok tekrarlanan “esma ül hüsna”, yani “Tanrı’nın güzel adları”ndan üçüdür! Tasavvuf kültürü olmayan, bunun lezzetini tatmamış bir insan “el – Hayy”ı ve “Hû”yu bilemez?
Gazetelerde okudum ki, evinde Türk bayrağı asılı… Masasında Kuran meali… Abdülbaki Gölpınarlı üstadın “Gönüller Sultanı Mevlana” adlı kitabı… Ayrıca Ömer Hayyam ve Neyzen Tevfik…
Tasavvuf tarihimizde örnekleri olan bir “Kalender” felsefe Müslümanı…
Kimbilir hangi bunalımını dışa vuruyordu o normal – dışı görüntüsüyle…
Zavallı insan, sevgi ve rahmete muhtaç insan… Hepimiz gibi, sadece kılığı ve “muska”sı farklı! Ve bu farklılığın kurbanı oldu!
Hadis bilgini Yaşar Kandemir’den dinledim: Peygamberimiz mescidde arkadaşlarıyla sohbet ediyor…
Çölden yeni gelmiş görgüsüz bir bedevi içeri girer, mescidin uzak köşesine yürüyüp, arkasını döner ve idrarını boşaltır!!! Çölde çadırın kenarına yaptığı gibi!
Cemaat bedevinin üzerine atılır…
Peygamberimiz müdahale eder:
-Bırakın, bedeviyi hırpalamayın! Onun bildiği öyle. Oraya birkaç kova su dökün… Böyle davranışları yapmaması gerektiğini öğrenir!
Bedevinin niyeti, Peygamber mescidine hakaret değildi. Yaptığı, kendince olağandı! Fakat mesciddekiler bedevinin niyetinin hakaret olduğunu zannetmişlerdi.
Tasavvuf ve ahlak kitaplarında bu olay “hüsn – ü zan” bahsinde anlatılır: Yani, insanlar hakkındaki “iyi zan”lara sahip olmak; kötü zanlardan, insanlara kötü niyet yakıştırmaktan sakınmak…
Zavallı barmen, “muska” gibi dövme yaptırmıştı vücuduna…
Batı’da, en olmadık kıyafetler, haller ve suretler içinde, ama göğsünde haç taşıyan az mı insan görürüz?
Çağımız insanının sıkıntılarını, bunların dışavurumlarını ve Kuran’ın “Allah’ın rahmetinden ümitsiz olmayın” müjdesini düşünmeliyiz.
İşte Oğuz, vücuduna dövme yaptırdığı “esma ül hüsna” ile öbür dünyaya gitti…
Biz nereye gidiyoruz? Terör… Cinayetler, ‘infazlar’, kabadayılıklar… TV baskınları… Siyasette de ticarette de mafyanın artan gücü… Futbol sahalarındaki linç girişimleri… TV ekranlarından her gün kusulan şiddet… Turgay Şeren’in feryadı:
“Devlet nerede?”
Maalesef, devlet de hukuk da toplumsal dokumuz da “yönetemeyen demokrasi”nin elinde oyuncak oluyor…