RADİKAL

Hükümetin başarısı

 Terörist Abdullah Öcalan’ın Roma’da tutuklanması dün Türkiye’nin gündemini bir kez daha değiştirdi. Aslında biz Türkler buna alışkınız. Özellikle son üç aydır neredeyse iki günde bir gündemimizin orta yerine bir bomba düşüyor ve o ana kadar bize ‘dünyanın sonu gibi gelen’ olaylar dizisi unutuluyor.

Dün de öyle oldu. Şimdi doymak bilmez bir iştahla Apo’nun nasıl ve neden yakalandığını, bunun doğurabileceği sonuçları tartışacağız. Taa ki yeni bir olay dikkatlerimizi bir başka yöne çevirene kadar.

Suriye’nin savaş tehdidine varan sertlikte sıkıştırılmasının ardından aslında filmin sonu da belli olmuştu. Apo’yu barındırmayacağını anlayan Suriye’nin bu beladan kurtulmak için onu Kıbrıs Rum Kesimi üzerinden Moskova’ya postalaması sonun başlangıcıydı. Rusya hükümetinin başından beri Türkiye’ye olumlu yaklaşımı ve Türk hükümetinin Moskova nezdindeki ciddi girişimleri Apo’nun bu kez yakayı kolay kolay kurtaramayacağını gösteriyordu. Nitekim öyle de oldu. 15 yıldır azgın bir terör örgütünü yöneten Apo, İtalya’da Türk hükümetinin isteği üzerine tutuklandı.

İade sürecinin gerektirdiği diplomatik girişimlerde bir hata yapılmazsa Apo Türkiye’ye getirilecek ve yaptıklarının hesabını mahkemelerde verecek.

Bu olay kararlı bir hükümetin aslında nelere muktedir olduğunu gösteren iyi bir örnek. Alaattin Çakıcı ve Sarı Avni’nin yakalanması, Malki cinayetinin aydınlatılması ve şimdi de Apo’nun tutuklanmasının sağlanması… Bu başarı beğensek de beğenmesek de Mesut Yılmaz’ın 55. hükümetinin bilançosuna yazılacak.

Türkiye bu olayla birlikte Güneydoğu’da süren ve 30 binden fazla vatandaşımızın hayatına, on milyarlarca dolar paraya mal olan terörü durdurmak için büyük bir fırsat yakalamış oluyor.

Şimdi önemli olan Apo’yu yakalama zaferinin, Güneydoğu’da akan kanı durdurarak taçlandırılmasıdır.

Başını kaybeden terör örgütlerinin dağılmaya mahkûm olduklarını dünyanın çeşitli yerlerindeki örneklerde gördük. Burada da böyle olacak. Terör örgütünün can havliyle yapabileceği saldırılar, yol açacağı acılar bizi karamsarlığa düşürmemeli. Bunlarla karşılaşmaya hazır olmalıyız.

Bu aşamadan sonra hükümete düşen görev, terör örgütüne indirilecek nihai darbenin şartlarını oluşturmaktır. Bu yalnızca askeri alanda sağlanabilecek gelişmelerle sağlanamaz. Terör örgütünün militanlarını silahlarını bırakıp teslim olmaya yöneltecek yeni pişmanlık yasası da dahil olmak üzere bir dizi tedbiri vakit geçirmeden, terör örgütü yeniden toparlanma fırsatı bulamadan almak gerekiyor.

Şu anda yaşadığımız hükümet krizinin, bu tedbirlerin alınması için yakalanmış bir fırsatı harcamasına izin vermemeliyiz