RADİKAL

İki 19 Mayıs

Dün bir ‘gençlik ve spor bayramı’nı daha kutladık. Baktım da geçen sene ortalığı velveleye verip, 19 Mayıs’ı yeni ayrılıkların vesilesi yapmak isteyenlerden ses seda yoktu.

Bir kere geçen sene evlerine, işyerlerine bayrak asmak için yarışa girenler kaybolmuşlardı.

Benim orturduğum semtte ve gazeteye gelene kadar geçtiğim yolun üzerinde tek tük evde bayrak asılıydı. Şampiyonluk kutlayan Galatasaray ve hatta Erzurumspor bayrağı sayısı, Türk bayrağı sayısından daha fazlaydı.

Geçen seneyi hatırlıyorum, bayrak asmak nasıl bir siyasi gösteri haline dönüştürülmüştü.

Erbakan iktidarı döneminde milli bayramlarda Anıtkabir ziyareti de bir siyasi gösteriye dönüştürülüyordu. Bu sene acaba yağmur yağdığı için mi geçen seneki izdiham ortadan kaybolmuştu?

Hayır ne yağmur yağdığı için kalabalıklar evde oturmayı tercih etmişlerdi ne de Galatasaray’ın şampiyonluk sarhoşluğu evlere Türk bayrağı asmayı unutturacak kadar şiddetli olabilirdi.

Geçen bayramla bu bayramı birbirinden ayıran tek önemli unsur, geçen sene iktidarda ‘irtica’nın oturuyor olmasıydı.

Siyasi inancı ne olursa olsun bütün Türkler için aynı şeyi ifade etmesi gereken ulusal bir bayram günü, bizlere bir yıl arayla iki ayrı şey ifade edebiliyordu.

Bir ulusu birleştiren en önemli unsurlar olan bayrak ve ulusal günler, siyasi ayrılıkların vurgulanması ve körüklenmesi için vesile olabiliyordu.

Böyle bir durumda geçen sene evine bayraklar asıp, Anıtkabir ziyaretine koşanların gerçekten bu duygularında samimi olduklarına inanabilir misiniz?

Ulusal bayramlarımızı şevkle ve istekle kutlamak için mutlaka iktidarda Erbakan’ın mı olması gerekiyor?

Geçen sene cumhuriyete kastedecek kadar büyüdüğüne inandığımız ‘irtica tehlikesi’nin nasıl olup da bir yıl içinde kayboluverdiğine inanabiliyoruz?

Elbette hiçbirimiz bu kadar saf değiliz. İrtica eğer gerçek bir tehlikeyse bunun bir yıl içinde şıp diye bitivermeyeceğini de biliyor olmalıyız.

Geçen sene yanlış olan ne bayrak asmak, ne de Anıtkabir’i ziyaret etmekti.

Yanlış olan şey hepimizi ortak duygular etrafında birleştirmesi gereken bir bayramın yeni bölücülükler için kullanılmasıydı.

Zamanında Refah Partisi yönetimini en çok bu nedenle eleştirmiş olan bir insan olarak rahatlıkla söylüyorum ki siyasi ayrılıklar nedeniyle toplumu bölme noktasına getirmek kimseye yarar sağlamaz.

Refah Partisi bütün bir ülkeyi ‘inananlar -inanmayanlar’ olarak bölme politikasının cezasını çekti.
Zamanında ısrarla bu politikayı izlediği için arkasında bütün bir halkı bulması gereken bir anda yapayalnız kaldı.

Ulusal bayramları Refah’ın kışkırttığı bu politikanın bir aracı haline getirme düşüncesi de aynı politikanın ikiz kardeşinden başka bir şey değildi.

Yaşadığımız iki ayrı 19 Mayıs bize bunu gösterdi.

Umarım, ulusal bayramların ve bayrağımızın yeni bölücülüklere alet olmaması gerektiğini artık öğreniriz.