Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Türk erkeklerinin yüz karası

Türk erkeklerinin yüz karası

O andaki bütün ilgimin transfer haberlerinden bu habere kaymasının nedeni başlığıydı:

“19 ülkeden 34 kişiyle flört eden kadın Türkiye’de yaşadıklarını anlattı!”

Bu başlık kaç evde bir heyecan dalgasına yol açtı, elbette bunu bilemiyoruz ancak bir ev var ki hepimizin yüz karası olan şahıs orada yaşıyor!

Loni James, 40 yaşında bir Amerikalı. Hoş bir genç kadın.

“Hoş” dediysem de kadınları dış görünüşleriyle değerlendiren bir alık gibi görünmek de istemem; bunu özellikle belirteyim.

Uzun sarı saçları var, güzel bir gülüşe sahip ve belli ki çıktığı seyahat sırasında yemek konusunda çok sıkıntı da çekmemiş, her tarafından sağlık fışkıran bir genç kadın.

18 ay önce annesi ölünce bir dünya turu yapmaya karar vermiş.

Seyahat kararını nasıl aldığını CNN International’e şöyle anlatıyor:

“Ailem Amerikan kültürüne göre her şeyi doğru yapmıştı. Evlendiler, üç çocuk büyüttüler. İyi işleri vardı. Evin kredisini ödediler. Emeklilik için büyük planları vardı ama annem emekli olamadı. Uzun süre Alzheimer ile mücadele etti ve 18 ay önce planlarını gerçekleştiremeden hayatını kaybetti. Tek başıma seyahate çıkma kararımı bu etkiledi.”

Loni, seyahate Londra’da başlamış.

Türkiye’nin yanı sıra Ürdün, Güney Kıbrıs, İsviçre, Fransa, İtalya, Slovenya, Norveç, Fas, Tunus, Moritanya, Senegal, Gambiya ve Namibya gibi ülkeleri dolaşmış.

Bu ülkelerde toplam 34 kişiyle flört etmiş.

Kendisinde en kötü iz bırakan erkeğin nereli olduğunu şimdi tahmin edebilirsiniz!

Tombala! Doğru bildiniz, bir Türk erkeği!

James, gezisi sırasında Tinder ve Bumble gibi çöpçatanlık uygulamalarından tanıştığı kişilerle “date” etmiş.

Türkiye’de, Fethiye’de buluştuğu kişinin “yakınlaşma isteğini” kabul etmeyince yüz üstü bırakıldığını anlatıyor.

“Yakınlaşma isteği” diye anlatıyor ama biz onu “oğlan kızla hemen yatmak istemiş” diye okuyabiliriz.

Loni, “mesafeyi korumak istediğini” söyleyince adam kızı yamaç paraşütü ile ilgili ıvır zıvır satan bir mağazada bırakmış ve “birazdan geleceğim” deyip, toz olmuş.

Loni, fırtınalı bir gecede saatlerce bekledikten sonra geceyi bir bankta geçirmiş.

Fethiye’deki oğlanla hangi uygulama üzerinden buluştuğunu bilmiyoruz.

Ancak oğlanın tutumunun bizleri çok şaşırtmadığını da izninizle söyleyebilirim sanırım.

Belli ki halkımızın bir bölümüne uzunca bir süredir hâkim olan psikolojinin etkisinde: Kendini dünyanın merkezi sanıyor, o kadar dayanılmaz ve çekici olduğunu düşünüyor ki bir kadının kendisine “hayır” demesi onu çok şaşırtıyor.

Aslına bakarsanız bu temelsiz özgüveni, içinde bulunduğu aşağılık kompleksinden kurtulmak için.

Her fırsatta kendi üstünlüğünü kanıtlama isteği böyle anti sosyal davranışlar içine girmesine yol açıyor.

Hayatının sonuna kadar bu aşağılık kompleksinin onu takip edeceğini söyleyebiliriz. Ama bu ülkede yaşadığı için bunun sıkıntısını da çekmeyecektir.

Malum oy verme davranışlarının kolayca değişmiyor olmasının bir nedeninin de bu olabileceğini de söyleyeceğim, kimse kusura bakmasın.

Her neyse bu zavallı karakteri kendi kötülüğü içinde bırakalım ki ruh dalgalanmalarının içine bir de yalnızlık duygusu girsin, bir daha bir kadını böyle yüzüstü bırakıp gitmesin.

Oysa madem vakit kaybına tahammülü olmayan birisi bunu kadına açıkça söyleyebilir, onu gitmek istediği yere kadar bıraktıktan sonra cehennemin dibine kadar kaybolabilirdi.

Kim bilir, belki de içinde yaşadığı kültürel ortama bakıp kadına kötü bir şeyler yapmadığına şükretmeliyiz.

“Acelecilik” bir kadın ile hoşça zaman geçirmek isteyen bir erkeğin uzak duracağı davranışların başında gelir.

Kaldı ki pazardan şeftali alırken bile şeftali ile flört edersin. Koklarsın, dokunur yumuşaklığına bakarsın, eve getirip özenle yıkarsın, ziyan etmemeye çalışarak kabuğunu soyarsın vs.

Kadının seni ilgi çekici bulması için ne gibi marifetlerin var, onları sergile ki o geçen süre içinde hayalini kurduğun “yakınlaşmanın” ilk adımlarını atabilesin.

Bilmiyorum sizin de dikkatinizi çekti mi, bir süredir ana kanallarda gösterilen televizyon dizilerinde öyle uzun flört sahneleri filan kalmadı.

Oğlanın kıza kur yapması, flört etmeleri sonra vuslatın gerçekleşmesi gibi bir durum izleyemiyoruz.

Bir bakıyorsunuz oğlan, beğendiği kızla düğün salonunda!

Öpüşmüyorlar, sevişmiyorlar, el ele kırda bayırda dolaşamıyorlar çünkü kızın ya belalı abisi var ya da mafya patronu babası.

Bazı dizilerde anneler de oğlanları kızlara karşı fiştekleyip duruyor.

Yani şöyle normal bir kadın – erkek ilişkisine hasretiz.

Onun için televizyonlarda bu dizileri seyreden garibanlar da gerçek hayatta işlerin böyle yürüdüğünü zannediyor olabilir.

Bunu bize “geleneksel Türk aile yapısı” diye yutturuyorlar ki her türlü yasakçılığın anası da artık bu kavram oldu.

Bu gerekçeyle gençlerin gülüp, eğlenebilecekleri festivaller yasaklanıyor, kızlar ile erkeklerin aynı okula gitmesinden bile rahatsız olanlar el yükseltiyor.

Filmlerde, dizilerde öpüşen bir çifte bile tahammül edemeyenler, gerçek hayatta bunun gerçekleşmesini küçük kıyamet belirtisi gibi algılıyorlar.

Sevişmeyi bilmeyen, flörtten anlamayan, sadece demli çay içtiği için demir eksikliği nedeniyle türlü ruhsal fiziksel sorunlar yaşayan insanlar olmamız bekleniyor.

Acaba bu yasaklar yeteri kadar uzun sürerse, biz Türkler dünyada eşeysiz üremeyi başaran ilk millet olabilir miyiz?

Mitoz bölünmeyle üreyen bir millet.

Eşeyli üremedeki kadar eğlenceli bir yöntem olmadığını eminim siz de kabul edersiniz ama sağlam aile değerlerimizi daha da sağlamlaştırabilmenin başka bir yolu da yok galiba.

TÜİK’in “Türk Aile Yapısı Araştırması” sonuçlarına göre Türk erkekleri evlenecekleri kadında aradıkları özelliklerde birinci sıraya (yüzde 86,4) “ev işlerini ve çocuklara iyi bakmasını” koyuyor.

Kadınlarımız da “duygusal” davranışlar bakımından erkeklerimizden geri değil: Evlenecekleri erkeklerde aradıkları ilk özellik, “gelir getirici bir işe sahip olması.” (Yüzde 92,1)

Yani Türkiye’de bir kadını tavlayacaksanız önce cüzdanınızı göstereceksiniz. Bunu ben söylemiyorum, devletimizin istatistik kurumu söylüyor.

Erkeklere hâkim olan ise anlaşılıyor ki bir tür “hizmetçi fantezisi”!

Kadınların ve erkeklerin çoğunluğunun böyle düşündüğü bir ülkede, flörtü atlayıp direk “yakınlaşalım” diyen bir erkeğe de ne kadar şaşırmalıyız, bilemiyorum.

TÜİK’in istatistiklerine göre Türk erkeklerinin, “evlenilecek kadın” tanımında ilk beş özellik içinde “bekaret” de var ki bunu bilen kadınların çoğunluğunun flörtten uzak durması anlaşılabilir bir şey de olabilir.

Sonuçta ortaya böyle tipler çıkıyor haliyle.

Kafasının içi kadınlarla ilgili türlü hurafelerle dolu, incelikten yoksun, kaba saba tipler.

———————————-