DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit’in benim yaşım kadar siyasi geçmişi var. Sanıyorum şu anda parlamento geçmişi onun kadar eski olan bir başka milletvekili de yok.
İnanıyorum ki dürüstlüğü ve iyi niyeti üzerinde bütün bir toplum olarak rahatlıkla anlaşabileceğimiz bir başka siyasetçimiz de yok. Ne bir dedikodu, ne bir şüphe…
Eşiyle sürdürdüğü mütevazı yaşam biçimi, sadece ülkemizde değil, dünyanın birçok yerindeki siyasetçiler için örnek olacak nitelikte.
Ancak son af önerisi, açıkça söylemek gerekirse, bende Bülent Ecevit’in parlamentoda geçen koca bir ömrü boşa harcadığı izlenimini uyandırıyor.
Dün bir basın toplantısıyla açıkladığı DSP’nin af önerilerini okuduğumda ne yalan söyleyeyim aklıma önce bu geldi. Ve onun adına gerçekten üzüldüm.
Ecevitlerin af önerisi en azından kanun yazma teknikleri açısından ciddi problemler içeriyor.
Ceza yasalarında aynı hükümle karşılanan suçların nasıl olup da bazılarının affedilebileceğini, bazılarının af edilemeyeceğini anlamakta sanıyorum herkes güçlük çekiyor.
Örneğin hangi hırsızlık suçunun ‘adaletsiz gelir dağılımının yol açtığı yoksulluk ve işsizlikten kaynaklandığını’ nasıl saptayacağız? Hangi ırza geçme suçunun ‘ahlaki değerlerdeki aşınmadan’ ileri geldiğini nasıl bulacağız?
Aç kalıp bir ekmek çaldığı için mahkûm olanla, çocuğunun ameliyatı için 10 milyar lirayı çalanı nasıl ayırt edeceğiz?
Ceza yasası açısından aynı suçu işlediği kabul edilen değişik suçlular arasında yapılacak bu ayrım, her şeyden önce Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olmayacak mı?
Devlet memurlarının kötü sicillerinin bir defaya mahsus olarak silinmesini kabul ederken, kötü muamele ve işkence yüzünden bozuk sicil almış devlet memurlarını nasıl bu uygulamanın dışında tutabileceğiz?
Ecevitlerin önerisi bu soruların hiçbirine açıkça yanıt getirmiyor.
Yuvarlak laflar ve nasıl bir kanun maddesi haline getirileceği belli olmayan iyi niyet temennilerinden ileri gitmeyen bu öneri, kamuoyundaki tepkiden sonra aftan aslında nasıl çark edildiğini gösteriyor.
Ecevitler, yıllardır özenle çizdikleri imajlarını ne hale getirdiklerinin bilmiyorum farkındalar mı?
