MİLLİYET

Dışişleri Bakanı dedikodu yapmamalı

 TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan’ın, “Irak’a asker gönderilmesi için Birleşmiş Milletler kararı aranmalı” şeklindeki açıklaması ilginç bir tepki aldı.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün “yazılmamak kaydıyla” bazı gazetecilere yaptığı açıklamadan söz ediyorum.

Türk gazetecilerinin bir bölümünde bir süredir böyle bir adet var: “Yazılmamak kaydıyla” yapılan açıklamalar yazılıveriyor.
İki olasılık var: Ya açıklamayı yapan yetkili, gazetecilerle konuştuğunu unutup “Bunu yazmayın” demiyor. Söyledikleri basına yansıyıp tepki alınca aklı başına geliyor.. Ya da gazeteciler bu en evrensel gazetecilik kuralına uymuyor..
Her iki durumun da “ahlaki” olmadığını söyleyip Abdullah Gül’ün açıklamasına geçeyim..

Gereğini yapmalı
Gül’ün sözleri şöyle yansıdı: “Bana göre hiç doğru bir açıklama değil. Bu açıklamaların arkasında Türkiye dışındaki bazı güçlerin olduğunu düşünüyorum. Kim bunlar derseniz, bırakın onları da biz bilelim..”
Arkasında Türkiye dışında başka güçler olmakla suçlanan kuruluş, bu ülkenin önde gelen sanayici ve işadamlarını bir araya getiren bir dernek.
Dile getirdiği görüşü Türkiye’de paylaşan, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere birçok yetkili kişi de var, herhangi bir sıfatı olmayan birçok vatandaş da..
Dışişleri Bakanı gibi önemli bir mevkideki bir politikacı bu kuruluşun arkasında Türkiye dışındaki güçlerin olduğunu düşünüyorsa, her şeyden önce “gereğini” yerine getirmeli..
İçişleri Bakanlığı’nın ilgili birimleri ve savcılıklar, bu tür işler için varlar..
Eğer böyle bir durum gerçekten varsa yapılacak olan bellidir: Soruşturmayı tamamlayıp, suçluları delilleriyle birlikte savcılığa teslim etmek, bir suç varsa yargının bunu cezalandırmasını sağlamak..

Devlet ciddiyeti
Dışişleri Bakanı, hükümetin önemli bir üyesi olarak devletin bu olanaklarını harekete geçirmek yerine “dedikodu” yapmamalı.. Bu sadece bazı gazetecilere “özel olarak söylenen” bir söz olarak kalacaksa, buna “dedikodu yapmak”tan başka bir tanım bulamıyorum.
İktidarda olanlar dedikodu yapmazlar, bildikleri bir şey varsa gereğini yerine getirirler. Devlet ciddiyeti bunu gerektirir..

Böyle yönetilmez
Öte yandan açıklamadaki “Kim bunlar derseniz, bırakın onları da biz bilelim” sözleri de aynı şekilde devlet ciddiyetiyle bağdaşmıyor.
Türkiye için çok önemli bir konuda aleyhte gizli faaliyetler sürdürülüyorsa ve hükümet de bunu biliyorsa, kamuoyunun da bunu bilmeye hakkı vardır.
Bu bilgiler kamuoyu ile paylaşılabilecek olgunluğa henüz ulaşmadıysa yapılacak olan yine bellidir: Bununla ilgili soruşturmayı başlatmak..
Tahminlerle, dedikodularla, “Ben biliyorum siz karışmayın”la demokratik bir ülke yönetilmez.

Gerçek bir ‘talihsizlik’
Sorunun temeli aslında özellikle hükümet yetkililerinin gereksiz ve ayaküstü çok konuşmalarından kaynaklanıyor.
Turgut Özal’ın yaptığı bir sürü iyi iş yanında Türkiye’ye miras bıraktığı bir kötü alışkanlık bu..
Böyle bir duyum alındıysa ve henüz o duyumun gerekleri yerine getirilmediyse devlet adamına düşen görev, susmak ve gerekli soruşturmanın tamamlanmasını beklemektir.
Hükümetteki birçok bakandan çok daha tecrübeli olan Dışişleri Bakanı’nın bu açıklaması en hafif deyimle gerçek bir “talihsizlik”tir..