Türkiye gibi bir toplumu karıştırmak istiyorsanız, heyecan yaratmak için zekânızı kullanmanıza, karmaşık planlar geliştirmeye ihtiyacınız yok.
“Bir kör kurşun”, uygun bir hedef ve bir de tetiği çekecek bir el bulmanız yeter. 
Dr. Necip Hablemitoğlu’na yapılan suikast, böyle bir cinayettir.
Benim bütün gençliğim ve orta yaşımın neredeyse tümü bu oyunu izlemekle geçti.
Bedrettin Cömert, Ahmet Taner Kışlalı, Abdi İpekçi, Necdet Bulut, Hamit Fendoğlu, Doğan Öz, Çetin Emeç, Kemal Türkler, Nihat Erim, Cevat Yurdakul, Gün Sazak.. 
Ve daha isimlerini hatırlamadığımız niceleri..
İsimleri yan yana koyunca çıplak gerçek de görülüyor: Ortak noktaları toplumun tanıdığı, saygı duyduğu isimler olmaları.. Atatürkçü, solcu, sağcı olmalarının hiçbir önemi yok.. 
Kurbanların politik görüşleri ve toplumda temsil ettikleri değerin ne olduğu sadece o “son gün” önem kazanıyor.. Toplumsal duyarlılık o gün hangi özelliğin kurban seçilmesini gerektiriyorsa ona karar kılınıyor.. 
Öyle bir hedef ki…
Dr. Hablemitoğlu’nun kimliğini iyi okuduğunuzda karanlık emellerin sahiplerinin neden onu seçtiğini de görebiliyorsunuz..
Milliyetçi görüşlere de sahip, Atatürkçü görüşlere de.. Alman vakıflarına da karşı, İslamcı örgütlenmelere de.. Orta Asya ile de ilgileniyor, Avrupa’daki Türk topluluklarıyla da.. 
Öyle bir hedef ki, faillerin bu karmaşık haritada izlerini kaybettirmeleri ve suçu bir başkasının üzerine yıkıvermeleri son derece kolay..
Hablemitoğlu’nun ölümünün üzerinden ortaya atılan “muhtemel failler”in çokluğu da bunu gösteriyor zaten.. 
Devlet büyüklerimiz istedikleri kadar “kanı yerde kalmayacak”, “katilleri adalete teslim edilecek” desinler.. Biliyoruz ki, bir büyük tesadüf faillerin ortaya çıkmasını sağlamadığı takdirde bu da bir “faili meçhul cinayet” olarak tarihimize geçecek.. 
Bunun için Emniyet teşkilatını, istihbarat birimlerini suçlayacak değilim.
Bu tür bir cinayetin çözümünün biz “amatör detektiflerin” zannettiği kadar kolay olamayacağı da çok açık..
Provokasyona dikkat
Ama kamuoyundaki “siyasi cinayetler aydınlatılamıyor” inancının da bir yerde artık değişmesi gerek.
Teknolojik olanaklardan da yararlanacak bir özel ekibin bu cinayetin peşini hiçbir zaman bırakmamasını talep etmek hakkımız. En azından şunu bilmek bile kamuoyunun vicdanını rahatlatacaktır: Bu cinayetin peşi hiçbir zaman bırakılmayacak.. Failler kolayca izlerini kaybettiremeyecekler.. 
Öte yandan kamuoyuna da düşen görevler var: En önemlisi de cinayeti planlayıp, işleyenlerin ekmeğine yağ sürmemek.. Yeteri kadar delil olmadan, sadece politik değerlendirmelerle bir grubu ya da bir düşüncenin sahiplerini suçlu ilan etmemek.. Provokasyonun amacına hizmet etmemek.. 
Geçmişte yaşadığımız zalim bir terörün yarattığı toplumsal travmanın soğukkanlılığımızı kaybettirmesine bu kez izin vermemeliyiz.
