Bir kralın doğuşu
Dünya Kupası’nın bronz madalya alacak ekibinin belirleneceği maç Paris’in Parc des Princes Stadı’nda yapıldı.
Gerçek kralın bugün belirleneceği turnuvada üçüncünün prensler stadında çıkacak olması kaderin bir cilvesiydi herhalde. Hollanda maç boyunca daha istekli ve daha çalışkandı. Öyle ki Hırvat oyuncuların da oynayabilmeleri için sahaya sanki üçüncü bir top verilmesi gerekiyordu. Oyun boyunca Hırvatistan yarı sahasında sekiz kişiyle pres yapan Hollanda Bergkamp’ın etkisiz oyunu nedeniyle gol bulmakta zorlandı. Bergkamp yerini fiziğiyle sanki iki oyuncu gibi olan Van Hooijdonk’a bıraktıktan sonra Hollanda daha çok gol pozisyonu buldu. Ama bence asıl önemli değişiklik ikinci yarıda ‘Overmars’ın oyuna alınmasıydı. Hiddink sakatlığını öne sürerek turnuvanın başından beri çok az yer verdiği ve yarı final maçında Brezilya karşısında hiç oynatmadığı Overmars’ın demek ki üçüncülük maçı için saklıyormuş. Ya Hiddink hiçbir şey bilmiyor ya da bütün oyuncular Overmars’ın mutlaka oynatılması gerektiği konusunda yanılıyorlar.
Blazeyic Hırvatistan’ı tıpkı Almanya maçındaki gibi oynattı. İleride bir tek Suker’i bırakarak on kişiyle savunma yaptı. Ceza sahasının ön çizgisi üzerinde herzaman en az beş oyuncu bulundurdu. Gol ümidini ileriye atılacak toplara, hızla çıkacak oyuncularının becerisine bırakmıştı ki bu planında da yanılmadı. Hırvatistan her takımın rüyasını süsleyecek usta ayaklarıyla bu çıkışlarında gol bulmakta zorlanmadı.
Dün Fransa 1998’in gol kralının ortaya çıkışına da şahit olduk. Suker üstün kalitesi ile bu unvanı gerçekten haketti. Hırvatistan adına attığı ikinci gol forvet oyuncusuyum diye sahada gezinen bizimkiler için bir ders niteliğindeydi. Dün Parc des Princes Stadı’nı dolduran seyirciler yarı final maçındaki artistliğiyle hakemi kandırıp Blanc’a kırmızı kart gösterten Biliç’i topu her ayağına alışında şiddetle protesto ettiler. Bu aynı zamanda tüm oyunculara verilmiş bir Fair – Play dersiydi.Türkiye Ligi’nin artistleri de umarım bu dersten kendilerine bir pay çıkarmışlardır.