Her hafta daha iyi
Yabancı kontenjanını boşaltıp, Dimas’ı alabilmek için Högh yerine Sergio’yu satmayı akıl eden futbol dehasını (!) kutlamak için söz bulamıyorum. İki sezondur sarsak futboluyla Fenerbahçe’ye sayısız puan ve maç kaybettiren Högh, dün de bütün marifetlerini sergiledi.
8. dakikada ıskaladığı top az kalsın Bursa golü olarak ağlara takılacaktı. Baliç’in mükemmel golünden sonra Harazi’ye yaptığı ve hakemin görmek istemediği lüzumsuz faul penaltı olarak değerlendirilseydi, Högh’ün “kaybettirdiği” maçlardan birisini daha yazacaktık. Ama şansa bakın ki benim de çizgiyi geçti gibi gördüğüm tartışmalı golüyle Högh maçı kurtaran adam oldu. Bu da futbol tanrısının adaleti işte, ne diyeceksiniz? Fenerbahçe yöneticilerini “Bu kadar sağ bek varken, Tamer niye alınacak” diye eleştirenlerden biriydim. Dün Mustafa Doğan’ın yokluğunda ilk 11’de sahaya çıkan İlker’i görünce sözlerimi geri alıyorum. Sezonun ilk maçlarında Metin Diyadin’in yararlı bir transfer olduğunu düşünüyordum. Ama son haftalarda Metin’i sahada arıyor, bulamıyorum. Ne mücadeleci kişiliğini ortaya koyabiliyor, ne de olumlu top kullanabiliyor. Biraz kendisine bakmalı ve eski Metin olmalı. Aksi takdirde Löw’ün hiçbir zaman tamamlanmayan “transfer listesine” bir orta saha oyuncusu daha eklenmesine yol açacak, haberi olsun. Antalyaspor maçındaki kazadan sonra Fenerbahçe’nin gollü galibiyetler serisine devam etmesi aslında pek kimseyi yanıltmamalı. Evet, Antalya maçında sahada yok olan takım şimdi mücadele ediyor, gol atmak istiyor, savunmada daha özverili oynuyor ama bütün bunlar Fenerbahçe seyircisinin purosunu yakıp arkasına yaslanarak maç seyretmesini sağlamıyor. Özellikle Kadıköy’deki maçlarda taraftar daha baskılı bir oyun bekliyor ama Fenerbahçe’nin bir yandan işlemeyen kanatları diğer yandan olumlu top kullanmayan orta sahası buna engel oluyor. Gelecek hafta Dimas’ın takıma girişinin oyunu nasıl değiştireceğini hep birlikte göreceğimizi ümit ediyorum. Sonuç olarak Fenerbahçe’nin ilerleyen her hafta daha iyi olduğunu söylemeliyim.