Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Aktif muhalefetin zamanıdır

ANAYASA değişikliğinin ardından gelecek için karamsar olduğumu yazmıştım.

Açıkça görülüyor ki benim gibilerin sayısı hiç de az değil. Gazetelerdeki yazılar, demeçler, okuyuculardan gelen mektuplar, arkadaş sohbetlerinde konuşulanlar hep aynı çerçeve içinde dönüp duruyor.

Öte yandan unutmamamız gereken bir şey var: Bir demokraside yaşıyoruz!

Demokrasilerde, bu tür konuları “galibiyet” gibi görmek ne kadar yanlışsa, “mağlubiyet” olarak da görmek o kadar hatalı bir tutum.

Anayasa değişikliğinin sonuçlarının gelecek için olumsuz olduğuna inanıyorsak, yapılması gereken şey bir kenara sinmek ya da birilerinin gelip bizi kurtarmasını beklemek değil, aktif muhalefete geçmektir.

Bugüne kadar AKP politikalarına karşı gösterilen reaktif muhalefetten değil, proaktif olmaktan söz ediyorum.

Sorunumuzun esas nedenini çağdaşlaşamamak olarak görüyorum.

Bu noktaya adım adım nasıl getirildiğimizi biliyoruz. Her şey gözümüzün önünde olup, bitti.

Anadolu’nun dört bir yanında pıtrak gibi çoğalan tarikat yurtları, tarikat örgütlenmesinin sağladığı maddi olanakların kullanılması, normal eğitime bir alternatif olarak geliştirilen imam hatip liseleri, çağdışı akımları güçlendirdi, uzantılarını iktidara kadar taşıdı.

Bununla mücadelenin yolu da aynı yerden geçiyor.

Türkiye’nin çağdaşlaşmasından yana olanların da benzer faaliyetleri örgütlemeleri, toplumsal dayanışmayı çağdaşlaşma yönünde harekete geçirmeleri gerekiyor.

Yaşam biçimimizi korumak için bu gücü kullanmalıyız.

Başbakan’ın yeni hesabı

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, dün partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada “Ama biz şuna inanıyoruz; biz bu yola çıkarken daha önce de demokrasiye inanmış insanların söylediğini söylüyoruz. Biz o beyaz çarşaflarla beraber yola çıktık, biz bu konuda bedel ödemeye hazırız, bu konuda rahatız” dedi.

Gazetelerin internet sitelerinde dün bu haber “Başbakan ne demek istedi” sorularıyla verilmişti.

Başbakan’ın ne demek istediği açık! “Gerekirse asılmayı göze alıyorum” anlamında bir söz. Ve Başbakan’ın son zamanlarda çokça yaptığı gibi içi boş, mesnedi olmayan bir söz!

Başbakan kendisini rahat hissetsin, çünkü kimsenin asılmasına gerek kalmayacak!

Ortaya çıkıyor ki bugüne kadar türbanı siyasette oy toplamak için bir araç olarak kullanan Başbakan, şimdi de bunu kullanacak. “Asılmayı bile göze alan kahraman” rolüyle oy toplamaya çalışacak.

Başbakan’ın demokrasi konusundaki fikrinin “çoğunluk istediğini yapar”dan ibaret olduğunu biliyoruz.

Demek ki bu süreçte ona da demokratik muhalefetin ne olduğunu öğretmek de gerekecek.

Türkiye’nin çağdaş Batı uygarlığının bir parçası olarak kalacağını, buna kararlı olduğumuzu gerekirse her gün meydanlara çıkarak göstermeliyiz.

Şu anda bunu örgütleyebilecek güçlü bir siyasi yapının olmaması önemli bir sorun gibi görülüyor.

Kim bilir belki bu “şer” de CHP’nin toparlanıp kendine gelmesine ve misyonunun sadece Deniz Baykal’ı o koltukta tutmak olmadığını anlamasına vesile olur.

Meğerse kimse okumamış

TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın, Anayasa değişikliğini onaylaması için Cumhurbaşkanı’na geç göndermesinin nedeni şuymuş: Metindeki imla hataları!

“İkizlerin” Anayasa değişikliği teklifleri biliyorsunuz aralarında profesörler, hukukçular ve diplomatlar da bulunan bir komisyonca hazırlandı.

Üzerinde günlerce konuşuldu, yazıldı, çizildi, yeniden yazıldı.

Ardından teklif Anayasa Komisyonu’nda görüşüldü. Oradan TBMM Genel Kurulu’na geldi.

Teklif üzerinde uzun konuşmalar yapıldı. Oylandı, kabul edildi ve bütün bu süreçte kimsenin oturup değişiklik teklifini adam gibi okumadığı ortaya çıktı!

Ne diyeyim bilemiyorum. “Böyle Meclis’e, böylesi yakıştı” desem herhalde en kibar sözü söylemiş olurum.

Ya da ünlü “deve” fıkrasındaki gibi “neresi doğru ki” mi demeliyim, ne dersiniz?

Bakalım bir virgül değişecek mi?