HÜRRİYET

Ali Şen ve Aziz Yıldırım

AZİZ Yıldırım’ın yeniden Fenerbahçe Başkanlığı’nı üstlenmesi için yapılan girişimleri eminim ki herkes ilgiyle izliyor.

Doğrusunu isterseniz, yakın zamana kadar Aziz Yıldırım’ın istifa kararından vazgeçeceğini hiç düşünmemiştim.

Ancak öyle görünüyor ki Aziz Yıldırım, taraftardan gelen büyük baskıya karşı gelmeyecek ve başkanlık için yeniden adaylığını koyacak.

Bu Fenerbahçe için olumlu bir gelişme.

Öte yandan beni çok rahatsız eden bir görüntüden de söz etmesem olmaz.

Fenerbahçe tarihinin en ilginç başkanlarından Ali Şen ile Aziz Yıldırım’ın gazetecilerin karşısındaki görüntülerinden söz ediyorum.

Sözünü ettiğim “rahatsız edici görüntü”, dün Hürriyet’in Spor sayfasında sekiz sütuna açılmıştı: Ali Şen, Aziz Yıldırım’dan “makas alırken”.

Ali Şen’in bunu yaparken kötü niyetli olduğunu düşünmüyorum. Bu onun kendine özgü vücut dilinden kaynaklanıyor.

Ancak o an için engellemesine olanak olmayan o görüntünün Aziz Yıldırım’ı da en az benim kadar rahatsız ettiği, yüz ifadesinden kolayca anlaşılıyordu.

Büyük camiaların liderleri, bu tür tatsız görüntülere meydan vermemek için daha özenli olmalı.

İnsanların kıyafetleriyle meşgul olan kim?

ULAŞTIRMA Bakanı Binali Yıldırım, İranlı turistlerin doğrudan Bodrum’a uçabilmeleriyle ilgili görüşmelerin devam ettiğini belirterek, “Biz insanların giyim kuşamlarıyla bu kadar uğraşırsak kimse gelmez” dedi.

Hatırlayacaksınız, İranlı turistlerin tatil için ülkemize geldiklerinde, kendi ülkelerindekine göre daha rahat hareket ediyor olmaları, mollaların canını bir hayli sıkmıştı.

Ve bu durum, ülkemize gelen İranlı turistler açısından sakıncalı durumlara neden olmasın diye önceki yaz (o tarihte Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü idim) büyük gazetelerin genel yayın müdürleriyle bu konuyu konuşmuş ve İran yönetimini rahatsız edecek nitelikteki fotoğrafların gazetelerimizde yayımlanmaması için aramızda anlaşmıştık.

Ancak yine de İran yönetimi, ülkemize İranlı turistlerin kolayca ulaşımını engellemek için bazı önlemler almıştı.

Yine hatırlayacaksınız, Başbakan da son ziyaretinde bu konuyu İran yöneticileriyle konuşmuş, engellerin kaldırılmasını talep etmişti.

Yani, Ulaştırma Bakanı’nın zannettiğinin aksine İranlı turistlerle ilgili sorun, “bizim insanların giyim kuşamlarıyla uğraşmamızdan” kaynaklanmıyor.

Tam tersine, İranlı turistlerle ilgili sorun, İran yönetiminin vatandaşlarının giyim kuşamlarıyla medeni bir ülkede olamayacak kadar uğraşıyor olması!

Ülkemizde bazı çevrelerin İran yönetimine toz kondurmak istemediklerini biliyoruz; ama Bakan Yıldırım’ın bu gerçeği unutmamasında yarar var.

Da Vinci Şifresi bir Türk filmi olsaydı

GEÇEN akşam sinemada “Da Vinci Şifresi” filmini izledim.Sanıyorum kitabı daha önce okuduğum için, film bitsin de eve gidip yatayım diye dakikaları saydım.

O sıkıntı içinde filmi izlerken kendi kendime bir oyun da geliştirdim: Filmin içine gizlenmiş reklamları bulma oyunu!

Sinemadan çıkarken de aklımda sadece bizim Reklam Kurulu’nun, Cem Yılmaz’ın oynadığı G.O.R.A’ya kestiği cezalar vardı.

Sanayi Bakanlığı Reklam Kurulu, içinde “gizli reklam yapılıyor” diye G.O.R.A’ya tam üç kere ceza kesmişti.

Da Vinci Şifresi, bir Türk filmi olsaydı, Reklam Kurulu’nun uygulamaları yüzünden filmin yapımcıları çoktan cami avlusuna düşmüş, dileniyor olurlardı.

Sinema büyük bir endüstri ve büyük bütçeli filmlerin yapılabilmesinin bir yolu da filmlerin içinde özel olarak bazı ürünler kullanıp kaynak yaratabilmek.

Dikkatle izlerseniz dünyada büyük yankılar uyandıran önemli filmlerin tümünde böyle ürünlerin kullanıldığını kolayca tespit edebilirsiniz.

Batı ülkelerinde bizim Reklam Kurulu’nun sansürcü anlayışı olmadığı için de bu sıkça başvurulan bir yol.

Ve Reklam Kurulu, bu anlamsız uygulamasına devam ettiği sürece sinemalarımızda giderek sadece Hollywood yapımlarını izlemek zorunda kalacağız.

Bunun Türk kültürü için nasıl bir sonuç doğuracağını tartışmak bile yersiz.