Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Amerika’dan intikam senaryosu öneriyorum!

AMERİKA’daki Hudson Enstitüsü’nde yapılan bir “fikir jimnastiği” üzerinde koparılan fırtına olanca hızıyla sürüyor.

Bu toplantıda gündeme gelen senaryoların içeriğinin ne kadar doğru olduğunu bilebilmemize elbette olanak yok. Enstitü yetkilileri “doğru değil” diyor, gazeteciler ise “güvenilir kaynaklara” dayanarak toplantıda konuşulanların doğruluğunda ısrar ediyor.

Elbette “güvenilir kaynakların” da kimler olduğunu kimse bilmiyor.

Hudson Enstitüsü gibi fikir üretim kuruluşlarından ABD’de sürü sepet olduğunu biliyoruz.

O kuruluşlarda en olmadık senaryolar üzerine kafa patlatıldığı da bir sır değil.

Genellikle bu işten geçimini sağlayan akademisyenler ve emekli yüksek rütbeli askerler için bir tür oyun alanı bu tür kuruluşlar.

Dolayısıyla buralarda konuşulanları bu kadar ciddiye almak için insanın gerçekten paranoyak olması gerekiyor.

Ama yine de bunu ciddiye almak isteyenler için bir “intikam planı” önerebilirim.

Hemen bir “düşünce üretim merkezinde” önereceğim senaryoyu tartışmak için bir araya gelsinler ve toplantının başkanlığını da artık TBMM Başkanlığı’nda son günlerini yaşayan Bülent Arınç üstlensin!

Senaryomuz şöyle: Teksas eyaletindeki bağımsızlık yanlıları yönetimi ele geçirmiş ve “birlikten” ayrılmış. Amerikan işgali altında bulunan Kaliforniya da bir halk ayaklanması sonucunda işgalcilerden kurtulup, Meksika ile birleşmiş. Mali dar boğaza giren ABD, Alaska’yı, petrol zengini bir Rus işadamına satmak zorunda kalmış. Bu durumda ABD ekonomisinin artık tarıma dayalı bir ekonomi olma olasılığı nedir? Ve bu durumda mısır üretimi artışının neden olacağı obezite sorunu ABD’ye zenci bir başkan seçilmesine neden olur mu?

Başkalarının giysilerinden rahatsız olmak

SON günlerde sıkça gündeme gelen Alanya’daki “tesettür oteli” Bera’nın Genel Müdürü, komşu otelde tanga ile denize giren turistlerden müşterilerinin rahatsız olduğunu söyledi ve “Biz karşı değiliz ama kısmet olursa seneye yan tarafı da alıp, bu sorunu kökten çözeceğiz” dedi.

Bununla ilgili haberi Referans’ta okudum.

Bir insanın, başkalarının giyim kuşamından ve hareketlerinden rahatsız olmasını hiç anlayamamışımdır.

Elbette genel kabul gören ahlak kurallarına karşı davranışlardan ve doğrudan tacize varan hareketlerden söz etmiyorum.

Benim de baktığımda göz estetiğime uygun olmayan giysiler giyen insanlara rastladığım oluyor. Bunun çözümü ise çok kolay: O tarafa bakmıyorum!

Çevremde denize tesettür mayoları ile girenleri “uzaylılara” benzetenlerin sayısı da az değil.

Ama onların da bu sorunu “kökten çözmek için” satın almalar yoluyla genişleme planları yaptıklarına tanık olmadım.

İşin ilginci başkalarının tanga ile denize girmesinden rahatsız olanların, “giyim kuşam özgür olmalıdır” diye en çok gürültü kopartan kesim olması.

Kendisine gelince nasıl giyineceği “bireysel özgürlükle ilgili” ama başkasının nasıl giyindiği “rahatsız edici” oluyor!

Öte yandan bugün tangadan rahatsız olanın, yarın bikiniden ve klasik mayodan rahatsız olmayacağının da bir garantisi yok.

Bu rahatsızlığın giderek “saçı açık, dekoltesi derin, sırtı görünüyor, diz kapakları ortada” rahatsızlıklarına dönme olasılığı da var.

O zaman ne olacak? Bütün ülkeyi satın almak mümkün olmadığına göre, bu sorunun “kökten çözümü” nasıl gerçekleşecek?

Mecburiyetten açıklamaya devam

SABAH yazarı Hıncal Ağabeyim (Uluç) köşesinde benim Milliyet Genel Yayın Müdürü olduğum yıllarda, maçlara Fenerbahçe forması ile gittiğimi de yazmıştı.

Sabah yazarı Kázım Kanat da bunu gündeme getirdi. Saymadım ama bu konuda değişik yazarlardan en az on yazı yayımlandı.

Artık benden bile daha ünlü olan bu şehir efsanesi ile ilgili bir açıklama da yapmam lazım.

Ben Fenerbahçe’nin sadece şampiyonluk turu atacağı maçlara forma giyerek giderim.

Öteki maçlar için böyle bir ádetim yoktur.

Bunun nedeni bu davranışı “Genel Yayın Müdürlüğü ciddiyetiyle bağdaştıramıyor olmam” da değildir, isteyen pekálá formasıyla maça gidebilir.

Benim maçlara giydiğim “uğurlu giysilerim” var ve bir futbol seyircisi uğurların bozulmasının ne tür felaketlere yol açacağını gayet iyi bilir!

Futboldan anlamayanlar, maçları taktiklerin ve futbolcuların kazandığını zanneder ama iyi takım taraftarları, sahada kazananın bu tür uğurlar olduğu gerçeğini aklından çıkarmamalıdır! 🙂

Dolayısıyla gazete yönettiğim dönemde de, şimdi de maçlara forma ile gitmem.

Görülen lüzum üzerine duyuruyorum!