Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Başbakan, TBMM’ye ‘hesabını’ veriyor

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, geçenlerde “yargı reformunun” gerekçelerini açıklarken, ilginç bir konuya değindi.

Başbakan’a göre, yargıda bir reform gerekiyor, çünkü yargı kimseye “hesap vermiyor”. 


Seçimle gelen siyasetçilerin hesaplarını “millete” verdiğini söyleyen Başbakan, yargının da “hesap verebilir” olması gerektiğini söylüyor.


Başbakan’ın sözlerinden anladığımız kadarıyla yargının bu hesabı vereceği yer de TBMM ve dolayısıyla hükümet!


Bu “hesap verme” meselesini Başbakan’ın ağzından duymam iyi oldu aslında.


Bizim anayasal düzenimiz, “parlamenter sistem” adı verilen bir düzeni tarif ediyor. Buna göre “yürütme”, “yasama organına” hesap vermesi gereken, yasama organı tarafından denetlenmesi gereken bir güç.


Yasama organı, yani TBMM, bu denetimi değişik yollarla yapıyor.


Sözlü ve yazılı soru önergeleri ile başlayıp, gensoru ve güvensizlik oyuna kadar uzanan bir dizi mekanizma var.


Ama TBMM bunların hiçbirini kullanamıyor. Yani Başbakan ve hükümetini denetleyemiyor. Çünkü TBMM çoğunluğunun asıl seçmeni Başbakan’ın kendisinden başkası değil.


Muhalif milletvekillerinin elinde kala kala sözlü ve yazılı soru önergeleri sormak seçeneği kalıyor ki Başbakan onu da sallamıyor!


Mesela Suudi Kralı’nın hediyelerinin akıbeti ve nitelikleri ile ilgili soru önergelerinin hiçbirine süresi içinde yanıt vermedi.


TBMM Başkanı kendisine uyarı yazdı, yine de yanıt vermedi.


Ve şimdi de çıkmış “hesap verebilir olmaktan” söz ediyor.


İyi fikir, hesabı keselim ve işe kendisine verilen soru önergelerini yanıtlayarak başlamasını öneriyorum: Kralın hediyeleri ne oldu?

 

Kaset doldurmak’ yetmez!

ADANA’daki “nedensiz zenginleşme” tartışmasını ilgi ile izliyorum.

Belediye Başkanı Aytaç Durak ile bir zamanlar sağ kolu olan, gazetelerin deyişiyle “Durak’ın karakutusu” Mustafa Tuncel arasındaki tartışmadan söz ediyorum.


Tuncel,
Durak’ın servetinin (ki 2 milyar dolara ulaştığı iddia ediliyor) “korku imparatorluğu kurmaktan” ve imar yolsuzluklarından kaynaklandığını söylüyor.


Bilemiyorum. Doğru da söylüyor olabilir, uyduruyor da olabilir.


Bunu bu aşamadan sonra savcılıklar ve mahkemeler ortaya çıkaracaktır.


İddialar böylesine dehşetli iken savcılığın buna kayıtsız kalması düşünülemez zaten.


Benim dikkatinizi çekmek istediğim husus Mustafa Tuncel’in bir sözü.


Tuncel, bu iddiaları nedeniyle öldürülmekten korktuğu için bütün bildiklerini bir kasede okumuş ve kasedi de bir yere saklamış.


Çocuklarına diyor ki “Bana bir şey olursa kasedi basına verin”!


Yani “bir şey olmazsa” kaset yerinde dursun, kimsenin içindekilerden haberi olmasın!


Tuncel,
bu topraklarda çok duyduğumuz bir şeyi tekrarlıyor aslında. Var olduğunu iddia ettiği yolsuzlukların birinci tanığı ama bunu kendisine saklayıp, bir tür “şantaj” yapıyor. “Bir konuşursam yer yerinden oynar” mantığı!


Yolsuzlukları gerçekten ortaya çıkarmak isteyen insan elindeki belgeleri de alır, savcılığa gider, bildiklerini anlatır.


“Kaset doldurmak” yolsuzluklarla mücadelede bir “yöntem” değildir!

 

Futbol  Federasyonu  Açmazda

 İSTANBUL B. Belediye-Diyarbakırspor maçında çıkan olayların ardından Futbol Federasyonu’nun bir açmaza girdiğini düşünüyorum.

Sorun, bir önceki Bursaspor maçının da aynı nedenle yarıda kalmasından kaynaklanıyor.

Bursaspor maçının yarım kalmasından sonra, Diyarbakırspor’un “hükmen yenik sayılacağı” söyleniyordu.

Aradan geçen bir haftada bununla ilgili bir karar verilemeden, aynı olay bu kez İstanbul’da tekrarlandı. Bu durumda Diyarbakırspor’un bir kez daha “hükmen yenik” sayılması gerekiyor ki karar böyle çıkarsa Diyarbakırspor’un küme düşürülmesi de gerekiyor.


Gazetelere yansıyan haberlere göre “PKK’nın ekmeğine yağ sürmemek için” Diyarbakırspor’un küme düşürülmesine “sıcak bakılmıyor” imiş.

Federasyona akıl öğretenler, İBB maçının, 88. dakikasındaki skoru ile tescil edilmesini öneriyorlar.


Tuhaf bir durum: Aynı olay için iki ayrı karar verilecek! Ve bu adil bir karar sayılacak
.

Federasyon “normal olanı” yapar da iki maçı da hükmen mağlubiyet kararı ile tescil ederse, Diyarbakırspor küme düşecek.


Böylece bir sezonda iki takımın federasyon kararıyla düşürüldüğüne de tanıklık etmiş olacağız ki, sanırım dünyada bir benzeri olmamıştı.