Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Bir Kadir Bey de New York’a lazım!

İstanbul Boğazı kıyısında kamuya ait mülklerin turizm ve ticaret merkezi olarak kullanılmasına olanak veren plan değişikliği İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Meclisi tarafından onaylandı.

Bu binalarda faaliyet gösteren kuruluşlar, daha uygun yerlere taşınacakmış. Okullardan tutun da Haydarpaşa Garı’na kadar bir dizi binadan söz ediliyor.
Bu haberin gazetelerde yayımlandığı gün ben de New York’a geldim.
Sokaklarda dolanırken New York’un, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi gibi bir kuruma sahip olamamaktan dolayı ne kadar çok para kaybettiğini görüp, üzüldüm.
New York’ta, özellikle de Manhattan’da emlak fiyatları acayip yüksek. Gezerken baktım, en şahane yerlerde müzeler, okullar vs! Büyük bir servet öylece ortada duruyor, ilgilenen bir yetkili bile yok.
Mesela 5. Cadde’de yanında kocaman bir de park olan bir kütüphane var. Rafları doldurmuşlar, içine kitapları dizmişler, sıra sıra masalar! Evet, içine giren çıkan çok ama ne fayda?
Hem kitaplara para ödüyorsunuz hem o binanın bakımını, masrafını ödüyorsunuz hem de giren çıkan üç kuruş bile bırakmıyor!
Oysa İBB’deki gibi akıllı yöneticiler bulmuş olsalardı, burada şahane bir Four Seasons Oteli açılabilirdi. Hatta yandaki Bryant Park’a doğru binayı uzatmak ve böylece oteli iyice büyütmek de mümkün olabilirdi.
Büyük Merkez İstasyonu ve Pennsylvania İstasyonu da aynı durumda. Onları başka bir yere taşıyıp yerlerine muazzam alışveriş merkezleri ve oteller yapabilirlerdi, yapmamış kafasızlar!
Acaba bunun nedeni, ‘kentin ruhunu ve karakterini korumak’ olabilir mi?

Milli Güvenlik dersini toptan kaldırın!

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, ‘sivilleşme’ için 15 maddelik bir program açıkladı.
Merak edenler programın tümünü Radikal’in internet sitesinden okuyabilirler, dün yayımlandı.
Çelik’in açıkladığı programa katılıyorum. Askerlik süresinin kısaltılması, hatta zorunlu askerliğin belki yeniden tarif edilmesi, TSK İç Hizmet Kanunu’nun değiştirilmesi, askeri harcamalarda şeffaflık, Genelkurmay’ın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması, profesyonel ordu gibi boyutları var.
Çelik’in açıklamalarında katıldığım konulardan biri de okullardaki Milli Güvenlik derslerinin askerler tarafından verilmesi uygulamasının kaldırılması. Çelik ayrıca dersin içeriğinin de değişmesi gerektiğinden söz ediyor. “Bunun yerine milli savunma konsepti ders olarak verilebilir. Askerlik bir kültür olarak verilebilir” diyor.
İşte katılmadığım konu da bu. Sivil okullarda çocuklara neden ‘milli savunma konsepti’ öğretilsin? Neden ‘askerlik bir kültür olarak’ verilsin? “Türkler asker millettir” diye mi? Eğer öyleyse neden sivilleşme için bu kadar çaba harcanıyor?
‘Milli savunma’dan söz ettiğinizde, kaçınılmaz olarak ‘düşmanlardan’ da söz etmeniz gerekiyor.
Ama yaşadıkça görüyoruz ki dün en büyük düşman bellediklerimiz, bugün en iyi dostumuz da olabiliyorlar.
Mesela Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin dün en büyük ‘iç düşman’ diye tanımladığı ‘irtica’, bugün öyle bir tanım içinde değerlendirilmiyor. Ya yarın bir başkası gelip, kendi siyasi fikirleri doğrultusunda yeni düşmanlar tarif ederse?
Yani diyeceğim o ki çocukları rahat bırakın! Kafalarını böyle şeylerle doldurmak yerine, dil öğretin, dünyayı ve ülkeyi tanımalarını, bir vizyon sahibi olmalarını sağlayın. Eğitim sistemimiz her unsuruyla dökülüyor, bu işe bir çözüm getirin.

Demek ki herkesin başına gelebiliyormuş

AKP Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’e ait olduğu ileri sürülen bir ses kaydı internette yayımlandı.
Kayıttaki ses, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Kürt politikasını ağır şekilde eleştiriyormuş. Görünürdeki hayatta Metiner’in de Başbakan Erdoğan’ın yılmaz bir savunucusu olduğunu biliyoruz.
Metiner, kayıttaki sesin kendisine ait olduğunu ancak konuşma içeriğinin kendisine ait olmadığını söylüyor.
Metiner’e göre, eski konuşmalarından elde edilen kayıtlar bir şekilde birleştirilip böyle bir ses kaydı elde edilmiş.
Şimdi savcılığa başvuracak ve bu işleri yapanların bulunmasını isteyecekmiş ki kendisi esasen PKK’dan şüpheleniyor!
Olabilir, teknolojinin ne kadar ilerlediğini biliyoruz. İnsana ağzından hiç çıkmamış şeyleri bile söyletebilirler, teknolojiye meraklı bir arkadaşım buna yürekten inanıyor.
Metiner’in geçmiş hayatında internette yayımlanan, kimisi gizlice elde edilmiş, kimisi yasalar çiğnenerek sızdırılmış, kimisi de tıpkı kendisine yapıldığı gibi üretilmiş ses kayıtlarına ne kadar itibar ettiğini çok merak ettim.
Böyle ses kayıtlarına dayanılarak infaz edilen insanları savunan tek bir yazı yazmış mıdır acaba?
Gizlice kaydedilmiş ya da üretilmiş kayıtlara, güvenilirliği tartışılmaz kanıtlarmış muamelesi yapmış mıdır?
Elbette internette küçük bir araştırma yaparak bu sorularımın yanıtını bulabilirdim ama yapmadım.
Çünkü sorduğum sorunun yanıtını merak bile etmiyorum. Metiner kendisini biliyordur nasıl olsa, neler hissettiğini de yazarsa hep birlikte öğreniriz!