Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Bülent Arınç’a düşen görev

ESKİ Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, görevden alınmadan hemen önce Deniz Feneri soygunu ile ilgili dava dosyasının çevirisinin tamamlanmakta olduğunu söylemişti.

Araya hükümette değişiklikler, Mardin’deki katliam, Cumhurbaşkanı’nın Kürt sorunu ile ilgili söyledikleri girince Deniz Feneri de unutulmuş gibi oldu.

Yeniden hatırlatmak için yazıyorum: Deniz Feneri dosyası ne álemde? Türkiye’de savcılar bu dosyayı ne zaman ele alacaklar? Soygunun Türkiye’deki uzantılarının peşine düşecekler mi?

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç dün gazetelere yansıyan demecinde Deniz Feneri davası için “yasal sürecin başlaması gerektiğinden” söz ediyordu.

Artık hükümetin en yetkili koltuklarından birinde oturduğuna göre ve bu koltuğa “AKP’nin vicdanı” sıfatıyla sahip olduğuna göre bu konuyla ilgili “muhalefetini” gazetelerde değil, hükümet içinde sürdürmeli.

Adalet Bakanı’nı bir telefon açıp dosyalar ile ilgili işlemlerin hızlandırılmasını talep etmeli.

Arınç, Deniz Feneri soygunu ile ilgili olarak “paraları birkaç edepsiz sömürmüş” yorumunu da yapıyor. Ve yanılıyor.

Bu Türkiye tarihinin gördüğü en örgütlü hırsızlıklardan biri ve paranın Türkiye’de siyasetin finansmanında kullanıldığına ilişkin ciddi kuşkular da var.

Soygunun Almanya’daki mahkeme tarafından açıkça suçlanan zanlıları, Arınç’ın da içinde bulunduğu siyasi hareketin değişik kademelerinde yer alıyor. AKP’nin tepe tepe kullandığı bir televizyon kanalının da bu parayla finanse edildiği sır değil.

Arınç’a önerim sonunun nereye varacağını gayet iyi bildiği bu soruşturmanın hızlanmasını sağlamasıdır.

Bunu yapabilirse ileride gerçekten saygıyla anılan bir siyasetçi olabilir.

Tutuklama cezalandırmaya dönüştü

VATAN Gazetesi internet sitesinin editörü Aylin Duruoğlu, Bostancı’da meydana gelen silahlı çatışmanın arkasından “Devrimci karargáh” örgütü ile ilişkisi olduğu gerekçesiyle gözaltına alındı.

Bugün itibarıyla 13 gündür cezaevinde tutuluyor.

Duruoğlu’nun tutuklanmasına yol açan şey, çatışmada öldürülen terörist ile “tanış çıkması”.

Üniversiteden tanıdığınız bir arkadaşınız yıllar sonra bir kitap yazdığı için sizi ziyarete geliyor ve bu ziyaret neyle suçlandığınızı bilmeden günlerce tutuklu kalmanıza yol açabiliyor!

Mahkemenin tutuklamaya yapılan itirazı reddetme gerekçesi de ilginç: Olay kamuoyunda infial yarattı!

Kamuoyunda infial yaratan birçok olay oluyor ama adalet sistemimiz böyle davranmıyor.

Çünkü tutuklama için bu yeterli bir koşul değil.

Ortada örgüt bağlantılarını gösteren elle tutulur somut kanıtlar yokken bu tutuklamanın bir tek anlamı var: Cezalandırmak!

Tutuklamanın hangi koşullar altında yapılacağı kanunda açıkça yazılı olduğu halde mahkemelerin bir bölümü bunu hiç dikkate almıyor ve tutuklama işlemi, başlı başına bir cezaya dönüşüyor.

Herkesin üzerine titremesi gereken en temel haklardan biri bizzat adalet tarafından çiğnenirse, Türk vatandaşları ne yapacak?

Avrupa’da seçim var

ÖNÜMÜZDEKİ ay Avrupa’da “genel seçim” var. AB üyesi ülkelerin seçmenleri Avrupa Parlamentosu seçimleri için oy kullanacaklar.

Başını Fransa Devlet Başkanı Sarkozy ve Almanya Başbakanı Merkel’in çektiği cephenin “seçim propagandası” bildiğimiz eski bir “öcü ile savaş” taktiğine dayanıyor.

Bu da Türkiye’nin ağzıyla kuş tutsa dahi AB’ye giremeyeceği propagandası!

Bu propagandanın önümüzdeki günlerde giderek hız kazanacağını göreceğiz.

Ancak bu sefer işe yarayacağını zannetmiyorum.

Nitekim bu liderlerin Türkiye’nin üyeliği aleyhine yaptıkları açıklamalar kendi ülkelerinden daha çok Türk gazetelerinde yer alıyor ki biz de zaten bu seçimin seçmenleri değiliz.

Değişik ülkelerde yaşayan ve bu seçimde oy kullanabilecek Türk kökenli AB vatandaşlarına yönelik olarak hazırlanan seçim propaganda broşürlerine internette bakma olanağı buldum.

Görülüyor ki günümüzün sağcı iktidarlarına yönelik “muhalefetin” en önemli silahı küresel krizin yol açtığı işsizlik ve ekonomik daralmaya karşı önlem alınmakta gecikilmesi.

Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi orada da “öcüler” değil, ekonomik krizin yıkıcı etkileri bu seçimin belirleyicisi olacak gibi geliyor bana.

Ve elbette bizden önemli bir fark da var: Muhalefet sorunlara karşı etkili ve güçlü bir global çare arayışına yanıt verecek bir program da sunuyor.

Bizi çok ilgilendirmiyor gibi görünse de bu seçimler Türkiye’nin AB yolculuğunda önündeki sorunları aşmasına yardım edecek bir tablo çıkarabilir.