CHP, Genç Parti ile ittifak yapar mı?
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a, Flash TV’deki bir programda, “Genç Parti’nin CHP ile bir seçim işbirliği konusunda ilgili olduğu” söylenmiş.
Baykal’ın yanıtı şöyle: “Bir kurumsal müzakere ve çalışma içinde olmadığımızı söyleyebilirim. Temas oldu. Bazı temaslar şu zamana kadar yapıldı. Bizim de onlara ilgimiz var. İlgi karşılıklı. Onlar da Türkiye’deki bu gidişe karşı bir meydan okuma davranışı sergiliyorlar. Bizim ilgimizin dışında olduğunu söyleyemem. Seçmenleriyle kucaklaşmaktan çok büyük mutluluk duyarız tabii. Onlar da bu uygulamaya karşı tepki duyan insanlar bildiğim kadarıyla. Ama partiler arası bir müzakere, bir çalışma yok.”
Baykal’ın, Genç Parti ile “karşılıklı ilgi içinde bazı temaslar içinde olması”, CHP’nin nasıl bir ideolojik kafa karışıklığı içinde olduğunu ortaya koyan bir örnek.
CHP iddia ettiği gibi “sosyal demokrat” bir parti ise, bugünkü siyasi yelpaze içinde en uzak olabileceği üç-dört partiden biri Genç Parti’dir.
CHP’nin ilgilenmesi gereken şey, kurumsal olarak GP değil, onun tabanını oluşturan ve büyük bir umutsuzluk içinde bu partiye yönelen kitlelerdir.
Onların dertlerine çözüm bulacak politikalar üretebileceğini göstermek ve böylece bu kitleleri gerçekte olmaları gereken yere yöneltmektir.
Partiler arasındaki seçim ittifakları ancak bu partiler aynı ideolojik zemin üzerinde bulunduklarında işe yarayabilir. Bunun dışındaki ittifakların değeri pokerdeki “beş benzemezden” daha anlamlı olamaz.
Ve bir not daha: Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile televizyonda tartışmaya hazır olduğunu da söylemiş.
Geçen seçim öncesi “simit satışına bağlı ekonomi bilgisi” tartışmasını hatırladım da ne işe yarayacak bu tartışma diye merak ettim.
Eğer böyle bir tartışma olacaksa Baykal’a bir önerim var: Kelimelerin arasında duraklayarak “ııııı-aaaaa” gibi sesler çıkarması iyi bir izlenim bırakmıyor. O güne kadar daha akıcı konuşma çalışmaları yapmasında yarar var.
Polis görevini doğru yapamadı
GALATASARAY-Fenerbahçe maçı sırasında tribünlerde polis ile taşkınlık yapan bazı seyircilerin karşı karşıya gelmiş olması, toplumsal olaylara müdahale konusunda polisimizin yeteri kadar eğitimli olmadığını gösteriyor.
Polisin, daracık bir alana sıkışmış seyircilerin arasına copla ve biber gazıyla dalmasının tribünlerdeki olayları daha da büyüttüğüne hiç kuşku yok.
Belli ki maçtan önce alınması gereken önlemler yeteri ciddiyetle alınmamış ve güvenlik boşlukları doğru olarak yaratılmamış.
Polisin yapması gereken, güvenlik boşluklarını önceden yaratmak ve taşkınlık yapan seyircileri çembere alarak olayların büyümesini önlemekti.
Eğer bu yapılmış olsaydı bir avuç holiganın yarattığı olaylar yüzünden hiç kusuru olmayan seyirciler coplanmaz, biber gazına maruz kalmazlardı.
O sırada çekilen fotoğraflar ve televizyon görüntüleri arasında bir de silah çekmiş polis memuru var.
Sadece bu bile polisin eğitimsizliğini gösteren çarpıcı bir örnek: Kolayca paniğe kapılabiliyor, çığırından çıkmış bir kitlenin arasına elinde silahıyla dalabiliyor.
Çok daha feci şeyler olmaması demek ki sadece bir tesadüf.
Öte yandan polisin, maç öncesi stadı aradığı ve yanıcı-patlayıcı maddelerden hiçbirini de bulamadığı biliniyor.
Stada önceden sokuldukları kesin olan bu maddeler nasıl bulunamadı? Ya arama yeteri kadar ciddiyetle yapılmadı, ya da polis nereyi araması gerektiğini bilmiyor.
Bir tek AKP seçime hazır
RADİKAL Gazetesi’nde iki gündür çok ilginç bir haber dizisi yayımlanıyor.
Gazetenin muhabirleri “kararsız vatandaş” kılığında siyasi partileri ziyaret ederek “seçime ne kadar hazırlıklı olduklarını” kontrol ediyorlar.
“Kararsız vatandaş” olarak partilerin ilçe teşkilatlarını dolaşan muhabir ile ilgilenen tek parti AKP. Muhabir, “kararsız seçmen” olduğunu söyleyince hemen ilçe teşkilatındaki iki yetkiliye çıkarılıyor ve oturduğu mahalledeki parti temsilcilerinin telefonları ve parti politikaları ile ilgili bilgiler kendisine veriliyor
“Kararsız seçmen” ile ilgilenen muhabire ilgi gösteren öteki parti MHP. Onlar da broşür, CD filan vererek yeniden uğramasını istiyorlar. Gerisinde kapı duvar!
“Kadın kollarında çalışmak isteyen partili” kılığındaki muhabirin maceraları da pek farklı değil.
CHP’de sekreter bile kendisiyle ilgilenmiyor. DYP kapalı. ANAVATAN’daki sekreter köyüne gitmiş. MHP’de “kadın kolları yok” yanıtını almış. AKP’ye gittiğinde de kendisiyle Ar-Ge bölüm başkanı ilgilenmiş. Hangi alanlarda çalışabileceğini sormuş, telefonlar alınıp verilmiş.
Bir kere daha ortaya çıkıyor ki en örgütlü ve seçime hazır parti yine AKP.
Partilerin çoğu, seçim kazanmayı sağlayacak asıl faktörün iyi bir örgüt çalışması olduğunu unutmuşlar.
Belli ki “parti içi politika”, liderlerin iki dudağının arasına hapsolduğundan beri, vatandaş da yerel parti örgütlerinde çalışmaya boş vermiş.