Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Cumhurbaşkanı neden seçilemedi?

CNN Türk’te gazetelerin genel yayın yönetmenlerinin sorularını yanıtlayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı izlerken dikkatimi bir konu çekti.

Programın yöneticisi Ahmet Hakan şöyle bir soru sordu: Diyorsunuz ki “Özal seçildi, Sezer seçildi, Demirel seçildi, hiçbirinde sorun olmadı, bizde sorun oldu”… Sorun Abdullah Gül’ün eşinin başındaki örtü müydü?

Ve konuşma şöyle devam etti:

Erdoğan: O aslında daha da üzücü olur. Eğer oysa.

Hakan: O muydu gerçekten? Eşi türbanlı olan birisi cumhurbaşkanı olamaz diye açıkça yazıldı çizildi.

Erdoğan: O zaman şunu söylesinler, başörtülü olan birisi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olamaz.

Taha Akyol: Evet…

Erdoğan: Orada bir cumhurbaşkanında aranan nitelikler bellidir. Eşi başörtülü olan insan bu ülkenin vatandaşı değil mi?

Soru, ısrarla “türban” olarak soruluyor ama Başbakan ısrarla “başörtüsü” diye yanıtlıyor.

İkisinin aynı şey olmadığını bizlerden daha iyi bildiği halde böyle davranıyor.

Türbanın, esas olarak başı örten bir aksesuvar olmakla birlikte çok farklı bir siyasi sembol olduğunu, “türban” dendiği zaman, geleneksel başörtüsünün kastedilmediğini bildiği halde konuyu saptırıyor.

Ve en önemlisi: Cumhurbaşkanının seçilememiş olmasının nedeni, Abdullah Gül’ün eşinin türbanlı olması mı, yoksa Erdoğan’ın “Çoğunluğum var, istediğimi yaparım, cumhurbaşkanı seçmek için uzlaşma aramak zorunda değilim” ısrarı mı?

CHP liderinin tehlikeli oyunu

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin milletvekillerini tanıttığı toplantıda “Bu seçime parti seçimi gibi bakamayız. Türkiye için milli takım olarak oynayacağız. Seçimi kazandığımızda Atatürk de kazanmış olacak” dedi.

Bu sözler Deniz Baykal’ın bu seçimlerdeki temel stratejisinin bir gereği: CHP’ye oy vermezseniz, laiklik tehlikeye girer demek istiyor.

Kişisel görüşüm şu ki, CHP Genel Başkanı çok tehlikeli bir oyun planı kurmuş kendisi için.

Bu sözlere bakarak şunu sorabiliriz: CHP seçimi kazanamazsa, seçimi Atatürk mü kaybetmiş olacak?

Atatürk devrimlerinin, laikliğin ve Atatürk’ün tarihsel kişiliğinin toplumumuzdaki geleceği, Deniz Baykal ve arkadaşlarının bu seçimlerde göstereceği performansa mı bağlı olacak?

Eğer öyleyse Türkiye için şimdiden üzülmeye başlamamızda yarar var.

Çünkü bugüne kadar yapılan araştırmaların hiçbiri seçimi CHP’nin kazanacağını göstermiyor.

CHP lideri de bunu bildiği için olsa gerek toplumsal bir korku yaratmanın, Türkiye’yi iki kutuplu bir ülke haline getirmenin hesaplarını yapıyor.

CHP lideri ne derse desin, bu seçim laiklik ile şeriat arasında bir tercihin ortaya konacağı seçim olmayacak.

AKP’nin “inananlar-inanmayanlar” ayrımı demokratik rejimimizin geleceği açısından ne kadar tehlikeliyse, CHP liderinin “laikler-şeriatçılar” ayrımı da bir o kadar tehlikeli ve bölücüdür.

Yüzüncü yıl rüyası uzun sürdü!

TRANSFERDE Roberto Carlos bombasını patlattıktan sonra Fenerbahçe’de sanki bütün transfer sorunu çözülmüş gibi bir hava doğduğu belli oluyor.

Tuncay Şanlı’nın İngiltere’ye, Serkan Balcı’nın Trabzon’a, Mehmet Yozgatlı ve Rüştü Reçber’in Beşiktaş’a, Ümit Özat’ın da Almanya’ya transferleri ile dört sezonda üç kere şampiyon olan kadronun neredeyse yarısının takımdan ayrılmış olmaları hayra alamet sayılmamalı.

Şu ana kadar alınan oyunculardan sadece Vederson ve Carlos, Ümit’ten boşalan yeri doldurabilir.

Giden öteki oyuncuların yerlerine alınabilmiş bir futbolcu yok.

Bütün hesaplarını yabancı kontenjanının artırılmasına göre yapan Fenerbahçe yönetimine Haluk Ulusoy federasyonunun geçit vereceğini düşünmek saflık olur.

Fenerbahçe’nin sezonu açmasına on gün kadar bir süre kaldı. Bu süre içinde Fenerbahçe yönetiminin “yüzüncü yıl rüyasından” artık uyanması gerekiyor.