HÜRRİYET

Sınırın bu tarafını korumak bizim işimiz

İSTANBUL’da 80 ülkenin katıldığı “Demokrasi ve Güvenlik Konferansı”nın açılış töreninde bir konuşma yapan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, “Türkiye olarak beklentimiz Irak hükümetinin kendi sınırlarını kontrol edebilmesi, bunu yapamaz ise koalisyon kuvvetlerinin bunu gerçekleştirmesi, bunun da olmaması halinde sorunu halledebilecek olanlarla işbirliği içine girmeleridir” dedi.

Hükümetin en yetkili ağızlarından birinin böyle konuştuğunu okuyunca, doğrusunu isterseniz ümitsizliğe kapıldım.

Türkiye-Irak sınırının iki yakası var. O tarafını kontrol edecek olan Irak hükümeti ise, bu tarafını kontrol edecek olan da Türk hükümeti.

Bunun için gerekli önlemleri almak, gerekiyorsa Silahlı Kuvvetler’in bu işi yapmak için gereksinim duyacağı malzemeyi sağlamak ve politik ortamı buna uygun hale getirmek “sınırın bu yakası için” Türk hükümetinin görevi.

Dolayısıyla Irak hükümeti, kendi sınırlarına hákim olamıyorsa bunu yapması gereken de Türk hükümeti.

Kendi yapması gereken işi başkalarından beklemek devlet ciddiyetiyle bağdaşmıyor.

Öte yandan bu sözler ile Başbakan Erdoğan’ın “Önce kendi sınırımızın içindekileri temizleyelim” sözlerinin de çeliştiğini dikkatinize sunmak istiyorum.

Belli oluyor ki hükümetin bu kadar bocalamasının en temel nedeni, terör konusunda açık seçik bir politikaya ve fikre sahip olmaması.

Hürriyet Ailesi adına teşekkür ediyorum

HAKKÁRİ’de şehit düşen Binbaşı Murat Özyalçın’ın cenazesinin, İstanbul Atatürk Havaalanı’nda bir kamyonetin kasasına alınarak, askeri birliğe teslim edilmesi Hürriyet yazı işlerinin olduğu kadar okuyucularının da derinden sarsılmasına neden oldu.

Dün bu haberimize gelen okur görüşleri, bir şehit cenazesine daha çok saygı gösterilmesini talep eden yorumlarımızı destekliyordu.

Aralarında tek-tük de olsa bu haberi “Silahlı Kuvvetler’i yıpratmak isteyenlerin yorumu” olarak görenler de vardı ama Hürriyet’te biz haberlere böyle bakmayız.

Şu haberi verirsek bu alınır, bu haberi yayımlarsak şu kızar diye hesap yapmayız.

Bizim için haber kutsaldır ve haberleri eğip bükerek birilerine bel altından vurmaya tenezzül etmeyiz.

Eleştirilerimizi haberlerin arkasına saklamaz, söyleyeceklerimizi doğrudan muhataplarına söyleriz.

Nitekim dün sabahın erken saatlerinden itibaren yükselen okuyucu tepkisi bu sorunu manşetimize taşımakta ne kadar haklı olduğumuzu gösteriyordu.

Öte yandan gazeteciler ve okuyuculardan oluşan büyük Hürriyet Ailesi adına, yetkililere de bir teşekkür borcumuz var.

Hürriyet’in manşetinin mürekkebi kurumadan yetkililer, Atatürk Havaalanı’ndaki cenaze protokolünü değiştirdiler. Şehit cenazeleri artık uçağın kapısında askeri bir birlik tarafından alınacak.

Burada birbirine bağlı iki konuya daha dikkat çekmek istiyorum:

Şehit cenazeleri, tarifeli sefer bulunmayan illere askeri uçaklar ile naklediliyor.

Tarifeli uçaklarda da cenazeler uçağın kargo bölümünde taşınıyor.

Görüşümüz şu ki şehit cenazelerini sivil uçakların kargo bölümünde nakletmek de doğru değil. Şehit cenazeleri askeri uçaklar ile nakledilmeli.

Böylece askeri töreni de havaalanının askerlere ayrılmış bölümünde yapmak mümkün olabilir.

Atatürk Havaalanı, Türkiye’nin dünyaya açılan modern yüzü. Her gün on binlerce yabancı bu kapıdan ülkemize giriş çıkış yapıyor.

Bir turizm ülkesinde, sivil havaalanında şehitler için askeri tören yapmanın yaratabileceği sakıncaları da unutmayalım.

Şehitlerimizi artık askeri uçaklarla nakledelim ve törenlerini de askeri havaalanlarında yerine getirelim.