Demek ki oradan öyle görünüyor!
KARADENİZ Teknik Üniversitesi, geçenlerde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a fahri doktora unvanı verdi.
Bu kaçıncı oluyor bilmiyorum ama Başbakan’ı kutlarım. “Fahri” de olsa, doktora doktoradır, değerini bilmek gerek.
Benim dikkatimi KTÜ’nün bu fahri doktorayı neden verdiği ile ilgili gerekçe çekti.
Eminim ki birçok okuyucu haberlerdeki bu küçük detayı atlamıştır. Hem KTÜ tarihine geçsin, hem de bilmeyenler de öğrensin düşüncesiyle gerekçeyi aşağıya aynen aktarıyorum:
“Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘yurtta sulh, cihanda sulh’ düsturu gereğince, temel hak ve hürriyetlerin geliştirilmesi doğrultusunda kamu idaresinin topluma daha etkin ve daha verimli hizmet sunmasına yönelik reformlara ve medeniyetler ittifakıyla uluslararası işbirliği yönündeki çalışmalarıyla bölge ve dünya barışına yapmış olduğu katkılardan dolayı!”
Demek ki KTÜ Senatosu koltuklarına oturup, etrafa baktığınızda böyle görünüyor!
Şimdi Başbakan’a düşen, ülkemizin seçkin profesörlerini mahcup etmemek olmalıdır.
Benim durduğum yerden bakınca biraz zor görünüyor ama olsun!
Tam bir suç ‘üretiyordum’ ki aklım başıma geldi!
BAŞBAKAN o kadar çok konuşuyor ki benim gibi işi bunları takip etmek olan birisi bile yetişmekte zorlanıyor!
Nitekim KTÜ’de düzenlenen fahri doktora törenindeki konuşmasını biraz gecikmeyle dikkatlerinize sunmak zorunda kalıyorum, ama kabahat benim sayılmaz!
Başbakan o törendeki konuşmasında şunları söyledi:
“Hiç çalışmayan, üretmeyen, risk almayan bu tür insanları kimse yargının karşısına çıkarıyor mu? Çıkarmaz ama kim çalışıyor, onun başı hep yargıyla derttedir. Yaşadığımız bu. Bir şey yaparsın karşına hep onlar çıkar, onlar bilir. Bir tarafta onlarla mücadele edeceksin bir tarafta da eser üreteceksin. Yaşadığımız bu ama biz bu ülkede bir şeyler yapmaya mecburuz. Atalarımızın güzel bir lafı vardır; ‘Abdestinden şüphesi olmayanın, namazından şüphesi olmaz’. Olay bu. Sizin kişisel yaşamınızda şüpheler doluysa tabii ki hayatınız hep korkuyla, şüpheyle geçecektir. Bizim öyle bir derdimiz yok, onun için rahatız.”
Bu sözleri söyleyen kişi “fahri” de olsa “doktor”. Ve bu konuşması da “üniversitede verdiği ilk ders” olarak nitelenmeli.
Fahri Dr. Erdoğan’ın verdiği bu ilk dersten çıkardığım sonuç şu:
“Eğer yargıyla başınız belaya girsin istemiyorsanız çalışmayın. Eğer çalışır, bir şeyler yaparsanız yargı yakanıza yapışır!”
Böylece yeni bir şey öğrenmiş bulunuyoruz. Bu kanunlar filan boş yere çıkıyor. Kanunların tek amacı var, “çalışanı” engellemek. Çünkü biliyoruz ki yargıçlar kendi kafalarına göre değil, kanunlara göre karar veriyorlar. Demek ki kanunları takmamak gerekiyor!
Milletvekili yemininde “hukuk devleti ilkelerine sadık kalacağına” söz veren bir kişi açısından çok ilginç bir tespit bu!
Öte yandan Ergenekoncu iddiasıyla hapislerde çürütülenlere de, kanunlarla başı belaya girip mahkemelere düşenlere de bir müjde niteliğinde bu konuşma.
Bence bunun arkasından bir “genel af” gelmeli. Mahkemeler, “üretene” düşmanlık için çalıştıklarına göre bir genel af ile bütün “üreticileri” serbest bırakmak gerek!
Sakallı Celal’in ruhuna rahmet!
YENİ tartışmamız “Eksen kaydı mı, kaymadı mı” çok verimli olacak bir konu.
Ben bu tartışmada Sakallı Celal’den yanayım.
Rahmetli şöyle demişti: “Türkiye durmaksızın doğuya giden bir gemidir, bazıları bu geminin güvertesinde batıya doğru koşarak batıya gittiklerini sanırlar.”
Başta Başbakan olmak üzere AKP ileri gelenleri ve Cumhurbaşkanı bu tartışmada “eksen kaydı” diyenlere çok kızıyorlar.
Hatta böyle söyleyenleri İsrail ajanı diye niteleme eğilimleri bile ortaya çıktı.
Cumhurbaşkanı da önceki gün bunu söyleyenleri cahillikle suçladı.
Bizim içimizdeki tartışmalar bir yana, Batı dünyasındaki genel bakış bir kaymanın olduğunu düşündürtüyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Avrupa’dan Sorumlu Bakan Yardımcısı Phil Gordon geçen hafta BBC’ye bir mülakat verdi. Bir soru üzerine Türkiye’nin yönü konusunda şunları söyledi:
“Türkiye’de bölünmeler var mı? Evet var. Dinci-laik bölünmesi, keza Doğu ile Batı arasındaki ilişkilerin dengelenmesi konusundaki bölünmeyi Türklerin kendi aralarında çözmesi gerekiyor.”
Obama yönetiminin Türkiye konusundaki en önemli otoritesinin sözleri bunlar.
Bir eksen kayması yoksa bile bu konuda bir bölünme olduğuna dikkat çekiyor.
Hükümet, bu yorumlara kızacağına yarattığı algının bu tartışmaları kızıştırmış olduğuna bakmalı.
Algılar da gerçekliğin bir parçasıdır, bunu unutmamalı.
“Eksen filan kaymadı” diye bunu söyleyenleri ajanlıkla suçlamak yerine “Biz ne yaptık da böyle bir algı doğdu” diye baksalar ve ekseni kaydırmak istemediklerini söylediklerine göre bunun gereklerini yapsalar, daha doğru bir hareket olur.
Bu da benden bir “yapıcı eleştiri” olsun!