Demokrasi, ‘şaha kalkmış attan’ inse artık!
“BERİVAN ” isimli belgeselin bir kültür merkezindeki gösterimi Bursa Emniyet Müdürlüğü izin vermediği için yapılamadı.
Kültür merkezinden yapılan açıklamaya göre Bursa Emniyet Müdürlüğü’nün izin vermeme gerekçesi şu: “Filmin yasal işlemleri tamamlanmadı, hiçbir yerde gösterilmedi!”
Aynı filmin Türkiye’nin değişik yerlerinde gösterildiği de filmin yönetmeninin açıklamalarından anlaşılıyor.
Film, resim gibi, heykel gibi bir sanat ürünü! Böyle olduğu için de sergilenmesi için kimsenin iznine de ihtiyaç duymamalı.
Devletin böyle bir durumla ilgili bakacağı tek şey, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun gerekleri olmalı. Yani film “korsan” mı, değil mi? Gösterim, “korsan” mı, değil mi? Hepsi bu! Bunun bir adım ötesine geçmek demek sadece “sansür” anlamına gelir.
Yasalarımız yasaklasa da görevleri bu tür suçları da takip etmek olan emniyet müdürlükleri “korsanlığa” pek ses çıkarmıyorlar.
Eminim ki Bursa’da da tıpkı başka kentlerde olduğu gibi yüzlerce “korsan”, sokaklarda film satıyor, ama Bursa Emniyet Müdürü, bir kültür merkezindeki filmin gösterimini engellemekle meşgul!
Tabii şunu da adım gibi biliyorum: Bursa Emniyet Müdürlüğü Basın Bürosu’ndan bir açıklama alacağım ve o açıklamada geçtiğimiz yıl şu kadar korsan film ele geçirildiği, sorumluların savcılığa teslim edildiği yazılı olacak.
Yakalananın, serbest durumda faaliyet gösterenlere oranının ne olduğunu bilemeyeceğiz tabii!
Hükümet sözcülerine ve yandaş medyaya bakarsanız “Türkiye’de demokrasi şaha kalkmış” durumda.
Ben de bu son yasaklamaya bakınca diyorum ki: “Demokrasi o kadar şaha kalkmış durumda ki bir türlü yere inemiyor!”
Eminim Başbakan da merak ediyordur
KAMU Personel Seçme Sınavı’ndaki “soru hırsızlığı” ile ilgili olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, MİT’i görevlendirmişti. “Bu işin faillerini bulun!”
Ankara Emniyet Müdürlüğü de bu araştırmasında MİT’e yardım edecekti.
Hatta Başbakan’ın, bu araştırma talimatını verirken “sonuçtan öncelikle haberdar edilmeyi istediği” de gazetelere yansıyan haberler arasındaydı.
Ben de bu olaylardan sonra heyecanlanmıştım!
Bir yandan MİT, diğer yandan Emniyet, beri yandan savcılık, bu işin faillerini hemen bulup çıkartılar diye düşünmüştüm.
Ama hâlâ elimizde her hangi bir şey yok!
Soruları dağıttığı iddia edilen sanık var da, o dağıttığı soruları nasıl elde etmiş, kimden almış, soruları kimler, nasıl ele geçirmiş gibi soruların yanıtları hâlâ yok!
Eminim Başbakan da bunun için endişeleniyordur, “Bu kadar insan çalışıyor, suçlular neden ortada yok” diye!
İkinci olasılık da var. Yani MİT olayı kimlerin, nasıl gerçekleştirdiğini bulmuştur, raporunu da Başbakan’a vermiştir ama şu ya da bu nedenle Başbakan bir türlü dosyayı okumaya fırsat bulamamıştır!
Üçüncü olasılığı ise aklıma bile getirmek istemem.
Yani işin ucunun “malum çevreye” dayanması ve bu yüzden soruşturmanın savsaklanması ya da dosyanın bir sumenin altına itilmesi gibi!
İçişleri Bakanı açıklasa da öğrensek
HRANT Dink’in öldürülmesinde emniyet ve jandarmadaki bazı görevlilerin ihmallerinin olduğunu çok konuştuk.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Dink ailesi tarafından açılan davada verilen karar da bu ihmali doğruluyor zaten.
Bu olayda jandarma ve emniyet yetkilileri arasında açıkça ayrımcılık yapıldığını daha önce yazmıştım.
Olayda ihmali bulunduğu iddia edilen Trabzon Jandarma Alay Komutanı için Trabzon Valiliği soruşturma izni vermişti, hatırlarsınız. Albay Ali Öz’ün bu izne itirazı da mahkeme tarafından reddedildi. Öz ve yedi jandarma personeli bu nedenle yargılanacaklar.
Olaydan sonra Başbakanlık Teftiş Kurulu da bir inceleme yapmış ve jandarma görevlileri ile birlikte Trabzon ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü personeli için soruşturma yapılmasını önermişti.
Ama bu öneri dikkate alınmadı.
Hatırlayacaksınız cinayetin sanıklarından birini “istihbarat görevlisi” olarak çalıştıran Emniyet Müdürü terfi etti. Soruşturulmasına izin verilmeyen İstanbul Emniyet Müdürü de terfi etti, vali oldu!
Bu eşitsiz uygulamadaki tuhaflık dikkatinizi çekiyor olmalı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Dink ailesinin açtığı dava ile ilgili olarak aldığı karardan sonra soruşturma izinlerinin verileceğini bekliyordum.
Ama hâlâ “tık” yok!
Artık hepimiz biliyoruz ki bazı görevliler işlerini doğru yapmış olsalardı, bu cinayet önlenebilirdi.
Ve elbette şunu da öğrenmemiz, cinayetin aydınlatılması için önem taşıyor: Bu görevlilerin yaptığı basit bir iş bilmezlik miydi yoksa bilerek göz yummak mıydı? Elbette “ihmalin” “nefret suçuna” konu olabilecek boyutu da olabilir, onu da öğrenmemiz gerekiyor.
İçişleri Bakanı, bir fırsat bulduğunda bu görevliler ile ilgili kapsamlı bir soruşturma izninin neden verilmediğini açıklasa iyi olacak.