HÜRRİYET

Halk basına güveniyor!

İSTANBUL Tuzla’da zehirli atık ile dolu varillerin bulunduğu bölgeye yaklaşık 500 metre mesafede yeni variller bulundu.

Varilleri bulan vatandaşlar, yetkililerden önce gazetecilere haber vermişler.

Neden acaba?

Aklıma bir tek şey geliyor: Vatandaş, bu tür konularda kamu görevlilerine yeterince güvenmiyor. Konunun örtbas edilebileceğine, sorumluların ceza almadan kurtulabileceklerine inanıyor. Ve halk sağlığı ile ilgili konularda basına daha çok güveniyor.

Uğur Dündar’ın “kuş gribi” olayında hepimize gösterdiği bu durum, zehirli variller olayında vatandaşların tavrıyla bir kez daha ortaya çıkıyor!

Ve “zehirli variller” olayıyla ilgili son bir not daha:

Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, Tuzla’da toprağa gömülü olarak bulunan tehlikeli atık varillerinin ciddi sanayicilerden birine ait olduğunu açıkladı.

Bilebildiğimiz kadarıyla bu işle suçlanabilecek “ciddi sanayici” kapsamına girebilecek yüzlerce kişi var.

Ve onlar, soruşturma tamamlanana kadar kamuoyunda suçlu gibi görünecekler, dertlerini de kimseye anlatamayacaklar.

Bu tür konularda erken konuşmamak gerek. İlle konuşmak gerekiyorsa da yapılacak açıklamanın genel olarak herkesi zan altında bırakmamasına özen gösterilmesi şart.

Belli ki Bakan Pepe, bu işte kimin parmağı olduğundan çok emin. O zaman suçlu kimse onu açıklamalı ki dürüst insanlar bundan zarar görmesinler.

Turizmi geliştireceğim derken!

TURİZMİ geliştirmenin öncelikli şartı şu: Çok sayıda turisti getirebileceğiniz kadar yeterli yatak sayısına sahip olmak!

Eğer yeterli sayıda oteliniz yoksa ülkeniz ne kadar “cennet” olursa olsun turist getiremezsiniz.

Ama otellerin sayısını artıracağım derken turiste satacağınız tabiatı da tahrip etmemeniz gerek.

Bu gerçeği ihmal ederseniz içinde tek bir tane turist olmayan dev otellere sahip olmuş olursunuz, hepsi o kadar!

Turizm Bakanı Atilla Koç’un turizm amaçlı olarak tahsis etmek istediği bir arazinin doğal yaşam ve tarımsal üretim açısından ne kadar önemli olduğu konuşuluyor.

Uluslararası kuruluşlar tarafından “kırmızı çizgili koruma alanı” ilan edilen sahil turizme açılınca, nesli giderek tükenmekte olan Caretta Caretta kaplumbağaları yumurtlama alanlarından birini daha kaybedecekler.

Üstelik tahsis edilecek arazi Türkiye’nin önde gelen zirai araştırma kuruluşlarından birine ait.

Bir zamanlar Türkiye’nin kendi yiyeceğini üretebilen ender ülkelerden biri olmasıyla övünürdük.

Yanlış politikalar sonunda ülkemizde tarım, giderek ölüyor.

Bir de otel yapayım derken önemli bir tarımsal araştırma kuruluşunu yok etmeyelim.

Bakan Koç kendine şunu sormalı: Türkiye sahillerinde otel yapılabilecek bunca yer varken, birinci sınıf tarım arazisine otel yapmak şart mıdır?

Başkanını sevindir!

FUTBOLDA “Hatır Şikesi” diye tanımlayabileceğimiz bir durum var.

İddiası bulunmayan takım oyuncularının, rakip takım oyuncularına duydukları sempati-acıma gibi nedenlerle maça asılmamaları, hatta bir anlamda maçı bırakmaları şeklinde tanımlanabilecek bir durum bu.

Bizim ülkemizde de “düşene bir de ben vurmayayım” gibi gerekçelerle geçmişte çok sık yaşanan bir olay.

Ortada dönen bir para olmadığı için de futbolcular açısından ahlaki boyutu da kolayca göz ardı edilebiliyor.

Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören’in, tarihe “Galatasaray’ın şampiyon olmasını isteyen ilk Beşiktaş Başkanı” olarak geçmesini sağlayacak dünkü açıklamalarını okurken geldi bunlar aklıma.

Acaba bu açıklamaları okuduktan sonra, ligin 33. haftasında İnönü’de oynanacak Galatasaray maçında Beşiktaşlı futbolcular şöyle düşünürler mi: Bu sezon Başkan’ı çok üzdük. Adamcağız bizim yüzümüzden yataklara bile düştü. Bari maça fazla asılmayalım da Galatasaray şampiyon olup, başkanımızı sevindirsin!

Bana pek olacak bir şey gibi görünmüyor ama geçmişte o kadar çok örneğini gördük ki “olmaz deme” diyorum kendi kendime, “olmaz olmaz”.