Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Hrant için adalet bu kadar!

HRANT Dink davasında esas hakkındaki görüşünü açıklayan savcı cinayetin bir Ergenekon hücresi tarafından planlanıp işlendiğini söyledi.

“Bir üniversite öğrencisi ve bir simitçi bu cinayeti tek başına işleyemez” dedi.
Esas hakkındaki mütalaada “Ergenekon örgütünün Trabzon hücresini oluşturan sanıkların ana örgüt ile bağlantılarının tam olarak ortaya konulamadığı” da vurgulanıyor, savcı “soruşturmanın henüz bitmediğini” de söylüyor.
Benim için hiç sürpriz olmadı. İlk günden beri böyle bir cinayetin “bir simitçi ve bir öğrenci” tarafından planlanıp işlenmiş olamayacağını, arkasında başka bir düzenin olabileceğini söyleyen çok oldu.
Olayın arkasındaki esas örgüte ulaşılamadığını şimdi savcı da söylüyor.
Bu neden oldu acaba? Herkesin gözünün önündeki suç örgütü neden ortaya çıkarılamadı?
Geçmişe dönmekte yarar var:
Yasin Hayal’in Hrant Dink’i öldürmek için plan yaptığı Trabzon’da hem jandarmaya, hem de polise ihbar edilmişti.
Ama bu ihbarların gerekleri yerine getirilmedi.
İstihbaratı değerlendirmeyen jandarma mensuplarından Albay Ali Öz ve Yüzbaşı Metin Yıldız ile dört er “görevi ihmalden” yargılanıp, ceza aldılar.
İstihbaratın değerlendirilmemesinden sorumlu olması gereken polisler ise yargılanamadı, çünkü hükümet soruşturma izni vermedi. İstanbul Savcılığı’nın MİT için istediği soruşturma izni de Başbakanlık tarafından geri çevrildi.
Bazı polislerin “görevi ihmalden” yargılanabilmeleri için AİHM’nin kararı gerekti.
Yasin Hayal’in, McDonald’s bombalama eyleminden sonra birçok yurtdışı numara ile görüştüğü tespit edilmişti, Adalet Bakanlığı bu numaraların sahiplerinin belirlenmesine izin vermedi.
Bu nedenle Hrant Dink cinayetini planlayıp uygulayan örgütün özel olarak mı korunduğunu yoksa polislerin sadece basit bir ihmal suçu mu işlediklerini öğrenemedik.
Oysa eğer savcının sözünü ettiği türden bir örgüt yapılanması varsa bu kişiler de iyice soruşturulmalıydı ki gerçeği bilebilelim.
Ama soruşturma bir türlü derinleşemedi ve sonunda savcı da mahkemede gerçeği ilan etti: “Sanıkların örgüt ile bağlantıları tam olarak tespit edilemedi”!
Bu davanın böylece bitemeyeceği çok açık!
Ama aradan geçen bunca yıldan sonra karartılmış olması çok olası örgüt bağlantılarının nasıl ortaya çıkarılabileceği de ayrı bir konu.
Hükümetin zamanında bu soruşturmalar için izin vermemiş olması, adaletin belki de hiç tecelli etmemesi sonucunu doğuracak.

Komplo teorilerinin sonu yoktur

MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı iken PKK’nın bazı yöneticileri ile görüştüğünü ortaya koyan ses kaydının neden ve kimler tarafından yayımlandığı tartışmalarına yandaş medyadan şöyle bir katkı geldi:
“Müsteşar Hakan Fidan’ı zor durumda bırakmak için MİT’in içinden sızdırıldı”!
Daha önce de bu sızdırma işinde Mossad parmağı aramışlardı, hatırlayacaksınız.
PKK da açıklama yapmıştı “Biz sızdırmadık” diye. “Aracı ülke” temsilcisinin zaten nasıl bir çıkarı olabilir ki bu kaydı sızdırsın?
Bu durumda “olağan şüpheli” MİT içinden birileri oluyor haliyle.
Mümkündür olabilir. Ama şu ihtimali de bu memlekette işlerin nasıl yürüdüğünü bilenler ihmal etmezler: Acaba MİT içinde bir tasfiye mi planlanıyor? Görüşme kayıtlarının sızdırılması bunun için gerekçe mi olacak?
Bizim gibi komplo teorilerine meraklı ülkelerde buradan yola çıkılarak varılacak yer de “görüşme kaydını özel olarak sızdırdılar ki istedikleri tasfiyeyi yapabilecek gerekçeleri olsun” noktası olur!
Dedim ya, bu memlekette komplo teorilerinin sonu yoktur!

İşe yarar mı dersiniz?

MİLLİ Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, yeni öğretim yılının açılışında öğretmenlere seslendi.
“Bu yıl boyunca hem kendinizin kullanmasını hem de öğrencilerimize öğretmenizi istediğim üç söz var” dedi.
Bakan Dinçer şu üç sözün öğretilmesini istiyor: “Özür dilerim, haklısınız, teşekkür ederim!”
Milli Eğitim Bakanı, bunu söyledikten sonra 55 bin öğretmen alınması ile ilgili olarak seçim öncesinde verilen sözün tutulmaması nedeniyle özür de diledi. Kendisini kutlarım.
Milli Eğitim Bakanı, bütün ülkenin “başöğretmeni” sayılabilir mi, bilmiyorum.
Ama Bakan Dinçer’e önerim şudur: Bundan sonraki ilk Bakanlar Kurulu toplantısında bu sözlerin kullanılmasını hükümet üyelerinden de rica etsin.
Bazılarının bu dersi kabul edeceğinden hiç umudum yok ama bakarsınız işe yarar!