Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

İneği kim sağacak?

MİLLİ Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, cumartesi günü Giresun’da katıldığı bir törendeki konuşmasında memleketi olan Van’da söylenen bir atasözünü hatırlattı: Sen ağa, ben ağa, bu ineği kim sağacak?

Çelik daha sonra şunları söyledi: “Birinin ineği sağması lazım. Hepimiz süt içmeye talibiz. Birileri inek sağacak ki hepimiz süt içebilelim. Herkes kalem efendisi olma, beyaz yakalı olma derdinde.”

Bir milli eğitim bakanının mesleki eğitimin önemini anlatmasında aslına bakarsanız bir haber değeri yok.

Türkiye gibi giderek sanayileşen bir ülkede meslek eğitiminin önemini kavramamış bir kişinin zaten Milli Eğitim’in başında da olmaması lazım.

Ancak “mesleki eğitimin” önemine vurgu yapan kişinin, bulduğu her fırsatta meslek liselerini düz liselerle aynı ayara getirmeyi kendisine görev edinen bir siyasetçi olması işin rengini değiştiriyor.

Biliyoruz ki Bakan Çelik’in meslek liseleri ile asıl ilgisi imam hatip liselerinden kaynaklanıyor.

İmam hatip lisesi mezunlarını, normal lise mezunları ile “eşit kılmak” için Çelik’in bakanlığı sık sık düzenlemeler yapıyor.

Buna karşılık bizler de bu kararların ülkemizde zaten birçok sıkıntısı olan mesleki eğitimi iyice yok edeceği uyarısını yapıyoruz.

Bakan Çelik’in şimdi bu sözleri söylüyor olması, acaba hükümetin meslek liseleri ve dolayısıyla imam hatip liseleri ile ilgili tutumunu değiştirdiğinin bir işareti mi?

Gökdelenler sadece göğü delmeyecek!

BÜYÜK bir inşaat şirketi çok ciddi bir yatırım ile İstanbul Esentepe’de yeni bir “kule” yapacağını açıkladı.

Hayırlı uğurlu olsun, maketinden anlaşıldığı kadarıyla şahane bir bina olacak.

Dev bir pergelimiz olsa ve bu pergelin iğneli ucunu 4. Levent’e koyarak on kilometre çaplı bir daire çizebilecek olsak, bu çemberin içinde elimizi sallasak bir gökdelene değecek.

Mevcut gökdelenler, inşaatı süren dev yerleşim merkezleri ve yeni açıklanan projeler bu bölgenin İstanbul’un “Manhattan”ı olacağını ortaya koyuyor.

Aradaki tek fark Manhattan’da bu gökdelenlerin gerektirdiği trafiği kaldırabilecek ondan fazla bulvar (avenue) ve bu bulvarları dik kesen 100’den fazla cadde ve bir metro olması!

İstanbul’da ise bu bölgedeki mevcut yolların sayısının artacağını ve genişletileceğini gösteren herhangi bir projeden söz edildiğini duymadım.

Akmerkez yapıldığı vakit Etiler’i Zincirlikuyu’ya bağlayacak alternatif bir yol da inşa edileceği açıklanmıştı. Bu yolun tamamlanması, Akmerkez’in açılmasından neredeyse dokuz-on sene sonra mümkün olabildi.

Metronun 4. Levent’ten Maslak-Ayazağa’ya ulaşması işi ise kaç senedir sürüyor, hesaplayamadım.

Şunu çok merak ediyorum: Bölgede yeni gökdelenler için ruhsat verilirken, bu binaların bölgeye getireceği ek trafik yükünü, kanalizasyon, su, elektrik, telefon gibi altyapı ihtiyacını hesaplayan birileri var mı? Bilgisayar ortamında yapılacak bir simülasyon ile kolayca hesaplanabilecek bir şey bu.

Kaldı ki buna bile gerek yok. Mevcut durumda bile altyapı yeterli değil çünkü.

Kanyon inşaatı da gösterdi ki büyük şirketler ellerindeki olanaklarla bu inşaatları devletle kıyaslanamayacak bir hızda bitirebiliyorlar.

Buradan yola çıkarak açıklanan projelerin de en geç iki-üç yıl içinde tamamlanacağını tahmin etmek zor değil.

Peki, bu kadar insan hangi yolu kullanacak, hangi suyu içecek, atık suyunu nasıl kanalizasyona verecek bir düşünen var mı?

Emekli askerlerden özür dilendi

Gazetem.net sitesinde yayımlanan “Türkiye’yi kimler karıştırıyor” konulu anket ile ilgili olarak yazdığım yazıdan sonra Mehmet Altan aradı.

Ankette yer alan yanıt seçeneklerinden birinin “emekli militerler” olarak belirtilmiş olmasını eleştirmiştim.

Mehmet Altan, “Uyarın için teşekkür ederim, hatamızı düzelttik” dedi.

Altan, söz konusu siteye de bir düzeltme yazısı yazmış. Yazısında şöyle diyor: “Anketimizde bütün emekli askerleri içine alan, böylesine kapsamlı bir ifadenin olmaması gerekirdi. Orada söylenmek istenen, son zamanlarda tuhaf isimli bütün çeteci örgütlerin içinden çıkan, devletin gizli bilgilerine, hatta devletin depolarından çıkmış silahlara ve bombalara sahip olan, kendilerine ’ulusalcı’ tanımını uygun görmüş olan emekli askerlerdi. Bu ’ulusalcı emeklilerin’ Türkiye’yi karıştırmakta ciddi bir rol üstlendikleri de ardı ardına çıkan çetelerin varlığından anlaşılıyordu. Ama gene de ankette bu ’esrarengiz’ zümreyi belirtirken herhalde daha değişik bir tanımlama kullanılması gerekirdi. Burada, bütün arkadaşlarımızın da hemfikir olduğu gibi bir hata yapılmış. Ülkesini ve toplumunu seven bütün emekli askerlerden bu hata için özür dileriz.”