İstanbul’a yeni yöneticiler gerekiyor
GALATASARAY-Bordeaux maçının oynandığı salı gecesi Olimpiyat Stadı’nın tribününe açılan dev pankartta “Kábusunuz geri döndü” yazılıydı.
Meğerse asıl kábusun görülmesi için maçın bitmesi gerekiyormuş.
Maça arkadaşlarımla gittiğim için kendi arabamı gazetede bırakmıştım. Arabama yeniden kavuştuğumda saat gecenin ikisi olmuştu!
O gece otomobilin içinde sıkıntıyla beklerken, bildiğimiz bütün şehircilik teorilerinin çöktüğünü düşündüm.
Güya böyle kalabalıkların gidip geldiği yerler kent dışında olursa gidiş-geliş kolay olurmuş. Ne büyük palavra!
Şehrin ortasındaki Şükrü Saracoğlu Stadı yarım saatte boşalıyor, Ali Sami Yen de öyle. Şehrin en merkezindeki İnönü Stadı ise bunlardan da çabuk boşalıyor.
Ve bu kuş uçmaz kervan geçmez yerdeki demode stadyumu yapmak için yüz milyon dolara yakın para harcandı.
Bizim kazançlarımızdan ödediğimiz vergilerden aktarılan fonlarla! Bağlantı yolları için harcanan para da cabası.
Maç biletlerini satmak isterken yetkililer televizyonlardan hepimizin gözünün içine bakarak önlemler aldıklarını, artık yolların tıkanmayacağını söylediler.
50 binden fazla insan bu yalanlara kanıp bilet aldı ve çoğu maçın ancak ikinci devresine yetişebildi. Ve sonra hepsinin evine dönmesi için en az üç saat gerekti.
Elbette arıza şeritlerini tıkayanların, dönülmeyecek yerlerde dönmeye çalışanların, ters şeritlere girenlerin de bu tıkanıklıkta payı var.
Ama hiç kuşku yok ki asıl sorumlu, görevleri yollardaki trafiği açmak olanlar.
Bir kez daha görüldü ki bu ölçekteki bir kenti yönetecek olanların çapları bu işe uygun değil.
Başbakan yan gelip yatmasın – 3
SON günlerde bazı devlet kurumları arasındaki çekişmenin farkındasınızdır.Kablo televizyon yayın altyapısı ile ilgili olarak başlayan ve hálá çözülemeyen tartışmadan sonra şimdi de uzaya gönderilecek yeni Türk uydusunu kimin yapacağı tartışması çıktı.
Gazetelere yansıyan haberler arasında bu iddialaşma sonucunda son bir haftada vergilerimizden 105 bin Euro harcandığı da var.
Anayasa, Başbakan’a, kamu kuruluşlarının uyum içinde çalışmalarını sağlama görevi de veriyor biliyorsunuz.
Ve bu görev öyle görünüyor ki yerine getirilmiyor.
Ya sorunun nasıl çözülebileceğine ilişkin bir bilgisizlik var, ya da Başbakanlık “yan gelip yatıyor”.
Her iki durum da kabul edilebilir bir şey değil.
Kamu kuruluşları arasındaki bu kavga, hazineye daha fazla yük olmadan çözülmeli.
Başbakan’ın arada bir Ankara’ya uğrayıp işler nasıl gidiyor diye bir göz atması da yararlı olacak.
Bu bakandan zarar gelmez!
İSMAİLAĞA Camii’ndeki bir cinayet ve linç olayı, kamuoyunun dikkatlerinin yeniden tarikat yapılaşmasına dönmesine neden oldu.
Ve o günden beri de her gün bir gazetede bu tarikatların nasıl geliştiklerini, nasıl örgütlenip yeni taraftarlar kazandıklarını anlatan haberler yayımlanıyor.
Ortaya çıkıyor ki bu tarikatların kendi buldukları kaynaklarla yaptırdıkları camiler ve onların hemen yanlarında açılan çoğu yatılı Kuran kursları, tarikat örgütlenmesi ve örgütlenmenin geliştirilmesi için en önemli yollardan biri.
Biliyorsunuz, yasalarımız bu Kuran kurslarının denetlenmesi işini Milli Eğitim Bakanlığı’na veriyor.
Valiliklerin ve Milli Eğitim İl Müdürlükleri’nin bu kurumlarda ne türden eğitim verildiğine ilişkin denetlemeleri ihmal ettiği de gazetelere yansıyan haberler arasında.
Dün gazetelerde Milli Eğitim Bakanı’nın bu nedenle eleştirildiğine ve “görevini yapmaya çağrıldığına” ilişkin haberler vardı.
Bunları okuyunca gülmeme engel olamadım.
Milli Eğitim Bakanı uzun süredir kafasını dini eğitimi, normal eğitimin önüne geçirmeye takmış.
Kuran kurslarını bir tür “fidelik” olarak gören tarikatların şeyhleri hiç telaşlanmasınlar.
Bu bakandan onlara bir zarar gelmez.