Ödüllü yarışma: ‘En değerli köşe yazarı’ kimdir?
KÖŞE yazarlarının geleceği ile ilgili ilginç bir tartışma yürüyor. Ertuğrul Özkök, Dünya Editörler Forumu’nda yapılan bir konuşmayı aktarmıştı. Konuşmanın ana fikri, gelecekte gazete köşe yazarlarının daha önemli hale gelecekleri idi.
Doğal olarak bu konu gazetelerde tartışılmaya başlandı. Yandaş medyada yazan değişik köşe yazarları, meslektaşlarına akıllar verdiler, “Kendinizi yeni döneme uyduramazsanız yok olursunuz” dediler.
“Yeni dönem”den kasıt, AKP yandaşı olmak!
Referandumdan sonra yaşadıklarımız da bu görüşü destekliyor aslında. “Yeni döneme” ayak uyduramazsanız ne köşe yazarı olarak, ne gazete yöneticisi olarak ne de gazete patronu olarak bir geleceğiniz olmayabilir!
CHP Milletvekili Turgut Dibek geçenlerde bir açıklama yaptı.
“Bekir Coşkun’un, Habertürk Gazetesi’nden ayrılmak zorunda kalmasıyla, Çayırhan Kömür Sahası 3. ve 4. bölümlerinin işletmesinin Ciner’e verilmesi arasında ilişki var” dedi.
Aynı şeyi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da gazete yöneticilerine söylemişti.
Çayırhan’daki 1. ve 2. bölümleri Turgay Ciner’in şirketi işletiyor. Bu nedenle üç ve dördüncü bölümlerin ona verilmesinde tuhaflık yok.
Tuhaflık önce ihaleye çıkılması, sonra ihalenin ertelenmesi, Bekir Coşkun’un işten çıkarılmasından bir gün sonra işletmenin ihalesiz olarak Ciner’e verilmesinde yatıyor.
Belli ki Ciner mesajı almış, Bekir gitmiş, ihaleden vazgeçilip, işletme ihalesiz olarak Ciner’e verilmiş. Elbette bu sistem gerçekten böyle mi işledi, bilemiyorum. Ama akla uzak gelmiyor.
Şimdi bu bilgiler ışığında bir tartışma da ben açmak istiyorum:
En değerli köşe yazarı kimdir? İşten atılmasıyla patronuna devlet ihaleleri kazandıran mı, “yeni döneme” ayak uyduran mı? Siz gazete patronu olsanız, hangisini tercih edersiniz?
Bodrum Guleti destek bekliyor
NİSAN ayında deniz mevsimini açarken arkadaşlarla “yaza veda” gezimizi Ekim ayının 15’inde yapma kararı almıştık.
Kararı uyguladık ama doya doya yelken yapma kararımız, yağmura takıldı.
İyi de oldu çünkü bu sayede Bodrum’da Ticaret Odası’nın düzenlediği ahşap tekneler fuarını gezme olanağı bulduk.
Bodrum’daki Denizciler Kahvesi’nin önünde bir sergi alanı yapılmış, tekne üreticileri burada stantlar açmışlar. Rıhtımda da hepsi Bodrum’da yapılmış 40’a yakın 25 metrenin üzerinde tekne sergileniyor.
İçlerine girdik, küpeştelerini okşadık, Bodrum’da tekne yapımının ulaştığı noktayı deyim yerindeyse ellerimizle tuttuk!
Bodrum’da İçmeler ve Tavşanburnu’nda 53 tersanede tekne üretiliyor. Çoğunluğu ahşap tekneler.
Yan sanayi ile birlikte 5 bin kişi bu sayede çalışıp, ailesini geçindirebiliyor.
Yat yapım sanayi, katma değeri son derece yüksek bir sektör. 1000 liralık yatırımınızın karşılığını beş bin lira gibi geri alabiliyorsunuz.
Bodrum Guleti, dünyada aranan, özelliği olan bir tekne türü! Bir yandan ekonomik değeri var, diğer yandan korunması gereken bir kültürel ürün.
İçmeler’in imar durumu düşünülürken bu da göz önüne alınmalı ama Bodrum’un orta yerinde kuleler yapılmasına da yol açılmamalı.
Bodrum, yat turizmi açısından çok önemli bir merkez. Oteller gibi değerlendirecek olsak “5 yıldız” vereceğimiz kalitede 7 bin 500 yataklı bir endüstri. Gelişmesine destek olmak, Bodrum usulü tekne yapımının da teşvik edilmesini gerektiriyor.
Yat yapımı ve yat turizmi ile birlikte yıllık 250 milyon Euro’luk bir sektör bu ve çok daha büyütmek mümkün.
Yeni Radikal’in yolu açık olsun
YENİ bir gazeteyi yayına hazırlamanın ne demek olduğunu iyi bilirim. Bu konuda rekor kimdedir bilmiyorum, ama benim de “insanlık için küçük, benim için büyük” bir rekorum var: Meslek yaşamıma dört günlük gazete yayımlamayı sığdırmayı başardım. Spor (ben ayrıldıktan yıllar sonra kapandı), Posta, Fanatik ve Radikal!
Radikal için yola çıktığımızda üç kişilik bir ekiptik. Ben, İsmet Berkan ve Yeşim Denizel Boratav. Sonra aramıza başka arkadaşlar da katıldı. Hep birlikte, hayatım boyunca unutamayacağım bir deneyim yaşadık, gurur duyacağım bir gazete yönetme olanağını bana verdiler.
Radikal’in ilk günkü sayısında yayımlanan yazımda şöyle bir söz vermiştim: “Radikal başkalarının ulaşamayacağı haberlere ulaşacak, kimsenin yazmaya cesaret edemediği gerçekleri yazacak!”
Elbette kendimle ilgili olarak tarafsız olmam zor ama bunu benim dönemimde de, ben Milliyet’e giderken gazeteyi devrettiğim İsmet Berkan döneminde de Radikal gayet iyi başardı.
Dün itibariyle Radikal’in yaşamında yeni bir dönem başladı. Eyüp Can ve arkadaşları, Radikal’i günün koşullarına göre dönüştürmek gibi zor bir işe giriştiler. Eminim ki bir gazetenin asıl işlevi olan habercilik bu dönemde de ilk hedef olacak.
İlk gün izlenimim genel olarak olumlu. Dürüst olmam gerekirse tereddütle baktığım bazı şeyler de var. Bunu acaba “giderek yaşlanıyor olmama” mı bağlamalıyım, bilemiyorum.
Radikal için çalışan tüm meslektaşlarıma başarılar diliyorum.