Reklamcılar herkesin tatile çıktığını zannediyor
BAYRAMDA televizyon kanalları arasında dolaşırken dikkatimi reklamlardaki azalma çekti.
Bunun üzerine merakımı yenemeyip, dün bir arkadaşımdan televizyon izlenme oranlarıyla ilgili raporları istedim.
Raporlarda açıkça görülüyor ki ekim ayında bayram öncesi 22 günün ortalama reytingleri ile bayramın üç gününün ortalama reytingleri arasında önemli bir fark yok.
“Prime time” denilen zaman kuşağında ilk iki gün az bir düşüş var ama üçüncü gün bu da toparlanmış.
Tüm gün izlenme oranlarında ise hiçbir fark yok.
Bu durumda iki olasılık var:
Ya reklam verenler ve reklam planlayanlar kendileri tatile gidiyor diye herkesin tatile çıktığını düşünüyorlar ki bu düşünce yanlış.
Ya da akşam reklam yayınlanınca sabah insanların markete, çarşıya koşturup o malları tükettiğini zannediyorlar.
Ama benim kadar onlar da biliyorlardır ki reklam çok özel ve süresi kısıtlı indirim ilanları dışında böyle bir şey değil.
Reklam tekrarlandığı zaman etkisini artıran bir pazarlama yöntemi. Süreklilik esastır.
Geçenlerde öteki İslam ülkelerinde ramazan ayında ve bayramlarda reklamların arttığını, bunun alışverişi canlandırdığını anlatan bir makaleden söz etmiştim.
Belli ki bizim reklam verenler bunun hálá farkında değiller.
Ramazan ayının ve dini bayramların tüketimi ve ekonomiyi canlandırıcı etkisi ihmal ediliyor gibi geliyor bana.
Raporları sumen altı edenler kim?
İSLAMİ kurallara uyup faiz yerine kár payı dağıtacağım diyerek yurt dışındaki vatandaşlardan para toplayan “yeşil sermaye” holdinglerinin en büyüğü YİMPAŞ’ın Interpol tarafından ’difüzyon’ kararıyla aranan Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar’ın başbakan yardımcıları, bakanlar, vali ve emniyet müdürü ile çektirdiği “aile fotoğrafları” geçen bayramın en çok konuşulan konusu oldu.
Dursun Uyar ile fotoğraflanan kamu görevlilerinin ve kendisinin savunması; “hakkında Türkiye’de Yargıtay’ca ’kesinleşmiş’ bir mahkeme kararı bulunmaması” olabilir.
Benim dikkatimi çeken konu başka.
97 bin 37 Türk vatandaşından 1 milyar 204 milyon Alman Markı toplayan YİMPAŞ ile ilgili olarak bugüne kadar 280 inceleme yapılmış.
İnceleme raporlarında tespit edilen “suçlar” ve “kusurlar” burada aktaramayacağım kadar uzun bir liste oluşturuyor.
Örtülü kár transferinden tutun da yasal olmayan sermaye artışlarına, şirket içi kredilere, resmi evraklarda çifte kayıtlara kadar birçok kusur ve suç var bu raporlarda.
Ama işin ilginci, bu kadar müfettiş raporuna rağmen kaç dava açılmış? Savcılar, dolandırılan vatandaşların feryatları gazetelerde sayfalarca yayımlanırken kaç kez soruşturma başlatmışlar.
1990’dan beri süregelen bir süreç bu.
Birçok siyasetçi ve bürokratın doğrudan doğruya sorumlu tutulmalarını gerektiren bir ihmal var.
Şimdi nasıl olup da bunca rapora ve tespit edilen bunca suça rağmen sadece bir dava açılabilmiş. O da mahkûmiyetle sonuçlanmış.
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in hepimize anlatacakları bir şeylerin olduğuna inanıyorum.
Öğrenelim bakalım, kimler öteki soruşturmaların sumen altı edilmesinde başrolü oynamışlar?
Fotoğraf ve şişe korkusu!
MİLLİ Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Ticaret Bakanı Ali Coşkun ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Necati Çetinkaya bayramın son günü Alanya’da aileleriyle birlikte bir tekne gezisi yapmışlar.
Bu gezintinin haberi dün Hürriyet’te yayımlandı.
Gezide erkekler teknenin üst katında, kadınlar alt katında oturmuşlar ki bu artık Türkiye’de normal görülebilir.
En okumuş yazmışların aile toplantılarında bile kadınların bir tarafta, erkeklerin bir tarafta kendi aralarında oturup sohbet etmeleri artık yadırganmıyor.
Bu, ülkemizin kadın ve erkeklerinin ilgi alanlarının farklılığı nedeniyle konuşulacak ortak konu olmamasından mı kaynaklanıyor, bilemiyorum.
Haberde asıl ilgimi çeken şu iki şey oldu: 7 saat süren geziden önce dolaplardaki alkollü içkiler tekneden indirilmiş.
Kadınların oturduğu alt güvertede asılı bulunan bikinili turistlere ait fotoğrafların da üstleri gazete káğıdıyla kaplanmış.
Eğer bu tekne sahibinin bir işgüzarlığı ise bence ayıp etmiş.
Yaşı başı, mevkisi makamı yerinde insanların gizlice içki içeceklerinden mi kuşkulandılar, bikinili kızların fotoğraflarının, yolcuların ahlakını bozacağından mı endişe ettiler, anlayamadım.
Eğer bu “önlemler” geziye katılanlarca alındıysa daha da garip!
İnsan kendine güvenmez mi? İçki içmek istemiyorsan, içmezsin olur biter. Fotoğrafları açık buluyorsan, bakmazsın abdestin bozulmaz.
İçki şişesinden ve iki tane bikinili kız fotoğrafından neden bu kadar korkuluyor?