Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Savcıyı korumak da gerek, cezalandırmak da!

HÁKİMLER ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun “seçilmemiş” iki üyesinin, toplantıları boykotuyla birlikte yargıç ve savcı atamaları durdu.

Herkes biliyor ki bu “tıkanma”, Ergenekon Soruşturması’nı yürüten savcılar ve davaya bakan mahkeme üyelerinin atanmaları ile ilgili.

Son yılların en büyük davasını açan ve soruşturmasını yürüten savcıların başka görevlere atanmak istenmelerini anlayabilmek kolay değil.

Bu davada, yargılamanın sanıkların savunma haklarını kısıtlamayacak şekilde hızla yürütülüp, sonuçlandırılması önem taşıyor.

Bu nedenle yeni savcıların dosyaya hákim olmaları için geçecek süre bir kayıp sayılmalıdır.

Bu tür soruşturmaları yürüten savcıların, iddianameler tamamlanıp, dava yürümeye başlayana kadar görevlerinde tutulmaları esas olmalıdır.

Öte yandan aslına bakarsanız bu soruşturmayı yürüten savcıların görevden çok daha önce alınmalarını gerektiren olaylar da yaşadık.

Sanıkların evlerinin aranmasında ve gözaltına alınmalarında CMK’ya aykırı uygulamaları, toplanan kanıtların her gün bir başka gazeteye sızdırılarak savcılığın bir elek haline getirilmesini, gözaltı işleminin bir tür cezalandırılmaya dönüştürülmesini, sanıkların insan olmaktan kaynaklanan temel haklarının çiğnenmesini, savcılık yetkilerinin bir polis devleti uygulaması haline getirilmesini unutmayalım!

HSYK, savcılık kurumunun itibarını sarsan bu tür uygulamaları cezalandırmayacaksa, neyi cezalandıracak? Hukukun üstünlüğü ilkesi nasıl hayata geçirilecek?

Soruşturmanın gizliliği ilkesini bizzat çiğneyen savcıya ceza verilmeyecek mi?

Ergenekon İddianamesi, kanıt sayılamayacak belgeler ile şişirilmiş, suç ve kanıt bağlantısı doğru dürüst kurulamamış, kötü yazılmış bir iddianame. Böylesine kötü bir iddianameyi yazabilen savcılara karşı HSYK’nın bir yaptırımı olmayacak mı?

Olayın iki yönü de tatsız aslında.

Sorunumuz, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlayacak bir düzen kuramamış olmamız.

Bunun için yeni bir anayasaya ihtiyacımız var. Ama o da içten içe bir polis devleti kurmak istediği ortaya çıkan AKP’nin yapabileceği bir anayasa değil!

Turistik işletmelere düşmanlığın asıl nedeni

MALİYE Bakanlığı, “turistik belgeli lokantalar” için KDV oranını artırdı. Böylece yan yana iki işletme olan Reina ile Sortie, iki farklı KDV oranına tabi olacaklar.

Sadece bu durum bile Türkiye’nin nasıl yönetildiğini gösteriyor: Ankara’da birileri, oturdukları odaların içinde kendilerince hesap yapıp, kararlar alıyorlar. Ama aldıkları kararların sonunun nereye varabileceğini hiç düşünmeden!

KDV şu kadar olsun, bilmem nereye baraj yapalım, köprü şuradan geçsin, emeklilere 5 lira zam yeter gibi ülke gerçeklerinden kopuk bir dizi karar ancak böyle alınabilir çünkü.

İstanbul’da yeme içme işiyle ilgili işletme sayısı 15 bin civarında. Bunun ancak yüzde 1’i kadarı turistik belgeli işletme.

Bu yüzde birlik kesim, İstanbul’da bu işten toplanan KDV’nin yüzde 22’sini, kurumlar vergisinin yüzde 30’unu ödüyor.

Sebebi basit aslında: Bu işletmelerde her şey kayıt altında, hesapların yüzde 99’u kredi kartı ile ödeniyor, fiş kesiliyor, fatura alınıyor.

Ve Maliye Bakanlığı, şimdi KDV oranlarını artırarak bu işletmeleri öldürmeye çalışıyor. Bu son kararın bir tesadüf olmadığını da düşünüyorum.

Maliye Bakanı, bu konu konuşulurken İstanbul’daki eğlence yeri ve lokantaları “normal olanlar-normal olmayanlar” gibi bir ayrıma tabi tuttu.

“Normal olmayanlar” dediği kesimi, böylece cezalandırmış oluyor.

Yani bu durum, içki yasaklarının, alınan mali önlemlerle desteklenmesinden başka bir şey değil.

Sigaradan kurtulma fırsatı

SİGARA yasağı, dün itibarıyla başladı. Yasakların kolayca uygulanamayacağı, bazı işletmelerin bu nedenle zarar göreceği iddialarına katılmıyorum.

Yasaklar kolayca uygulanabilir, yeter ki herkes gönüllü olsun. Gazetelerde okuduğuma göre sigara yasaklarına uyumu denetleyecek sivil müfettişlerin sayısı 4 bin civarında.

Eğer yasağın uygulanması, bu kişilerin çabalarıyla sınırlı kalırsa, herkesin kafasına göre takılacağını da şimdiden söyleyebilirim.

Kapalı bir yerde sigara içeni uyarmak, ısrar halinde durumu yasağı denetleyecek mercilere bildirmek, her vatandaşın görevi olmalıdır ki bu yasak uygulanabilsin.

Sigara tiryakilerinin de bu yasaklamaları kendileri için bir fırsat olarak değerlendirmeleri gerekiyor. Bu yasaklar tam olarak uygulanabilirse, en azından sigara tüketimlerini azalttıklarını ve zaman içinde sigarayı tamamen bırakabileceklerini görecekler.

El ele verirsek, sağlığımızı korumayı hedefleyen bu yasaklara uyabilir, uygulanmasını sağlayabiliriz.