Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Uludağ Ekonomi Zirvesi: Önemli bir ilk adım

“HER şey atılan ilk adımla başlar” diye yazacağım ve eminim ki bu yazıyı okumaya başlayanların bir bölümü “Yeni mi fark ettin” diye tebessüm edecek.
Ziyanı yok, bir cumartesi sabahı birilerinin tebessüm etmesine vesile olmak da bir yazar olarak beni memnun eder.

Normal olarak yazılara genellemeler ile başlanmasını önermem. Bana yazılarını gönderip, yazar olmak isteyenlere fırsat bulabildiğim kadar yanıt yazıyorum, bu onlara verdiğim ilk öğütlerden biri oluyor.

Ama bu kez ben bir genelleme yaptım, üstelik çok sıradan bir genelleme! Kendime göre bir gerekçem var tabii!

Capital ve Ekonomist dergilerinin Yayın Direktörü Rauf Ateş, Uludağ’da, Davos benzeri bir ekonomik forum toplantısı düzenleme düşüncesini bana açtığında böyle düşünmüştüm çünkü.

“Bir adım atmak, bütün yolculukların başlangıcı olduğuna göre bu işe girişmenin ne zararı var” diye.

Ve Rauf’un hayali gerçekleşti, bu yazıyı Uludağ Ekonomi Zirvesi toplantısı için bulunduğum Grand Yazıcı Oteli’nde yazıyorum.

Bir ilk adım olarak çok mesafe kaydeden adım olduğunu da söylemeliyim. Capital ve Ekonomist dergileri ile Bursa Valiliği’nin organizasyonu, Türkiye’nin önde gelen bütün iş insanlarını bir araya getirdi.

Böylesine bir katılımcı topluluğu ile başlayan bu sürecin kesilmeyeceğine, her geçen yıl daha da büyüyerek Türkiye ekonomisinin önemli aktörleri ile uluslararası uzmanları bir araya getireceğine kuşkum yok.

Bu yıl toplantıya hükümetten Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da katıldı. Türkiye ekonomisinin önemli yapısal sorunlarını aşmak yolunda ilerlediğine ilişkin konuşmalar dinledik. Türkiye’nin geleceğin dünyasına hazırlanmasında eğitimin ve hukuk devleti olmanın şart olduğunun altı çizildi.

Toplantının Bursa gibi bir kentte düzenlenmesinin de önemli olduğunu düşünüyorum. Bu kent, artık sadece montaj sanayisi ve tekstili ile değil, önemli bir teknoloji ve eğitim kenti olarak büyüyor. Türkiye’de yapılan ilk metro vagonlarının Bursa’da geliştirilerek üretildiğini görmek de beni hiç şaşırtmadı.

Önemli bir adım atıldı dilerim ki bundan sonra gelecek her adım bizi daha ileriye götürsün.

Parti içi demokrasi işte budur!

BURSA Hâkimiyet gazetesinde ilginç bir haber okudum. Belki başka yerel gazetelerde de yayımlanmış olabilir çünkü Bursa’da çok güçlü bir yerel basın geleneği var, iyi gazeteciler yetişiyor, onların da hakkını yemek istemem.

AKP Bursa İl Başkanlığı için yakında kongre yapılacak. Mevcut il başkanı Sedat Yalçın ile adaylığını açıklayan Şevket Orhan’ın yarışacağı belirtiliyor.
Hâkimiyet’teki habere göre Sedat Yalçın ile Şevket Orhan AKP Genel Merkezine çağrılmışlar.

Teşkilatlardan sorumlu genel başkan yardımcısı Ekrem Edem ve sorumlu Milletvekili Hasan Ali Çelik önce Şevket Orhan ile görüşmüş ve kongrede tek aday olmasını istediklerini belirtmişler.

Ardından mevcut İl Başkanı Sedat Yalçın ile bir araya gelen heyet “sizinle yolumuza devam etmek kararı aldık. Çalışmalarınızı yapın ve adaylık açıklaması için güzel bir tarih belirleyin” demiş.

Haberi okuduktan sonra cennet vatanımızın güzide partilerine gerçek demokrasinin ne zaman geleceğini düşündüm, içinden çıkamadım!

“İleri demokrasi” için yeni sivil Anayasa konuşulurken kimsenin aklına neden Siyasi Partiler Kanunu’nu da demokratikleştirmek gelmiyor, bir kez daha anladım!

Bu basın toplantısı hoş olmadı

EKVADOR Cumhurbaşkanı Rafael Correa Delgado ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül önce baş başa görüştüler, sonra iki ülkenin heyetlerinin arasında yapılan görüşmelere katıldılar, oradan çıkınca da bir basın toplantısı düzenlediler.

Baş başa yaptıkları görüşme sırasında “kralın hediyeleri” mevzusunun açılmadığını tahmin ediyorum.

Basın toplantısında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e 4 tutuklu gazetecinin serbest bırakılması ile ilgili görüşlerinden tutun da zaman aşımından düşen Sivas davasına kadar, Türkiye-Ekvador ilişkileri ile hiç ilgisi olmayan birçok soru soruldu. Cumhurbaşkanı Gül de bu sorulara uzun uzun yanıtlar verdi.
O sırada Ekvador Devlet Başkanı’nın aklından neler geçti, gerçekten çok merak ediyorum.

Oysa gazetecilere bu konularla ilgili bir açıklamanın daha sonra yapılacağı belirtilebilir, basın toplantısı yapılma gerekçesine uygun olarak sürdürülebilirdi.
Bir yabancı misafirin kendisini hiç ilgilendirmeyen konularda sorulan soruları ve uzun yanıtları dinlemek zorunda bırakılması en azından nezaket kurallarına uymuyor.

Cumhurbaşkanlığı Basın Bürosu, buna bir düzenleme getirse iyi olur kanaatindeyim.

Ekvador Devlet Başkanı da Arap Baharı ile ilgili olarak şöyle konuşmuş: “Arapların da bir Atatürk’ü olsaydı ve zamanında gerekli değişimleri yapsalardı şu andaki duruma düşmezlerdi.”

O salonda eminim Atatürk’ün yarattığı değişim ile başı pek hoş olmayan birileri de vardı.

Acaba bu sözleri dinlerken ne hissettiler?