Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Yaşam biçimine açık müdahale

ANKARA’da içkili bir lokantada aileleri ile bulunan çocuklar bahane edilerek işletmelerin ve ailelerin taciz edilmesi meğerse tek bir örnek değilmiş.

Aydın’da da benzeri gerçekleşmiş.
Valilik açıklamasında söz konusu uygulamanın, bir “ihbar üzerine” gerçekleştirildiği belirtiliyor.
İhbarın yapıldığı saat 18.50!
Bir alışveriş merkezinde aileleriyle birlikte yemek yiyen çocuklar var. Aileler içki içiyorlar, orada içki içebildiklerine göre işletmelerin bunun için ruhsatı da var!
Çocukların içkili yerlerde aileleriyle birlikte bulunmaları başka bir şey, çocuklara içki satılması başka bir şey!
“Çocuklara içki satılmaması” kuralını, böyle yorumlamanın iki amacı olabilir:
Birincisi, içki satan işyerlerini taciz etmek ve içki satmaktan vazgeçirmek! İkincisi,  içki içmek isteyeni bunu sadece evinde yapmaya zorlamak.
Bu açıkça “yaşam biçimine müdahale”dir.
İnsanları yaşam biçimlerini değiştirmeye zorlamak, özgürlüklerine müdahale etmektir.
Ve ortaya çıkıyor ki Ankara’daki sıradan bir “keyfi uygulama” da değilmiş, başka yerlerde de aynı iş gerçekleşiyormuş.
Türkiye’nin başka yerlerinde bu tür uygulamalara korkudan sesini çıkaramayan kaç kişinin ve işletmenin olduğunu bilemiyoruz elbette.
AKP hükümeti, eğer yaşam biçimlerine saygı konusunda samimi ise İçişleri Bakanlığı’nın bu işi açık bir şekilde çözüme kavuşturması gerekiyor.
Çocukları alkolün zararlı etkilerinden korumaya evet! Çocuklara içki satılmasını engellemeye evet! Ama içki içen insanların yanlarında çocuklar var diye ailelerin ve işletmelerin taciz edilmesine de hayır demek zorundayız!

Bağış’ın bağışlanamayacak hatası

TÜRKİYE ile Avrupa Birliği arasındaki tam üyelik görüşmelerinde 2010 yılının ikinci yarısının hiçbir fasıl açılmadan kapanacağı artık belli oldu.
Türkiye, bu dönemde “rekabet faslının” açılması için hazır olduğunu söylüyordu, ortaya çıktı ki böyle bir durum yok!
Başmüzakereci ve Devlet Bakanı Egemen Bağış, Türkiye’nin rekabet faslı ile ilgili kriterleri yerine getirmediği için müzakerenin yapılamayacağını AB Genel Sekreteri Füle’nin açıklamasıyla öğrenmiş.
Bağış’ın, kendi ekibi tarafından yanlış bilgilendirildiği belirtiliyor.
İddiaya göre Başbakan Erdoğan’ın bu işe sert tepki verebileceğini düşünen Bağış’ın son dakikadaki çabaları da yeterli olmamış.
Belli ki Başmüzakereci, kendi yönettiği ekibi iyi seçememiş. İyi seçemediği gibi dersine de iyi çalışmamış.
Kendisine “Tamam, biz hazırız” diyen görevlilere, “Getirin bir de üzerinden birlikte geçelim” dememiş ya da diyecek vakti olmamış.
Bağış’ın yürüttüğü işi daha önce AB üyelik görüşmelerini yapan ülkelerde işini ciddiye alan ve sadece bu işle meşgul politikacılar yürüttü.
Belli ki Egemen Bey’in bir yandan günlük politika tartışmalarına laf yetiştirmeye çalışırken, diğer yandan bu işi hakkıyla sürdürmesi mümkün olmuyor.
Önerim ya günlük siyaset polemiklerine laf yetiştirmeye çalışmaktan vazgeçmesi, ondan vazgeçemiyorsa bu işi hakkıyla yapabilecek bir başkasına devretmesidir.

Ekonomi emir komutayla yürümez

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Otelciler Federasyonu’nun genel kurulunda yaptığı konuşmada Muş’ta, Bitlis’te otel açmayan yatırımcılara kızmış. “Türkiye kalkındırılacaksa hep birlikte adım atmalıyız” diyor.
“Biz devlet olarak buralarda altyapıyı, havaalanlarıyla, yollarıyla yapmak zorundayız, yapıyoruz. Ancak bakıyorum ki ne Muş’ta ne Bitlis’te doğru dürüst bir otel yok. Yol ve havaalanı var, bir tane otel yok. Peki, niçin böyle bir atılımın içine girmiyoruz?” diye devam ediyor.
Başbakan’ın yakınmalarına hak vermek mümkün! Havaalanı yapılmış, yol yapılmış ama ne turist var, ne de o turisti yatıracak bir düzgün otel!
Ama ihmal ettiği şu ki özel sermaye böyle çalışmıyor. Yatırımın tutarına, ne kadar zamanda geri döneceğine, kârlılığına bakıyor, yatırımını ona göre yapıyor.
Eğer o bölgelerdeki turizmi harekete geçirmek isteniyorsa yapılacak şey, o bölgelerde otel yapanları özel olarak teşvik etmek olmalıdır ki bunun en iyi örneği Antalya’nın bugün geldiği durumdur.
Zamanında Antalya’da iki-üç otel varken şimdi bir oteller cenneti oldu. İlk kıvılcımı devlet çaktı, uygun kredilerle, uygun arsalar yaratarak sorunu çözdü.
Ekonomik konular, emir-komuta zinciri içinde çözümlenmezler.
Ekonomik sorunların çözümü, ekonomik önlemlerle olur, nutuk atarak değil!

Remzi Gür’ün açıklaması

DÜN bu köşede, Londra’daki Yunus Emre Enstitüsü ile ilgili olarak Aydınlık Dergisi’nde yayımlanan bir haberle ilgili görüşlerimi aktarmıştım.
Konuyla ilgili olarak Remzi Gür’ün avukatı bir açıklama gönderdi.
Avukat Abdullah Buladı, Cumhurbaşkanı’nın, Remzi Gür’e teşekkürünün bu merkez ile ilgili değil, genel olarak yaptığı sosyal ve kültürel faaliyetler ile ilgili olduğunu belirtiyor.
Remzi Gür’ün, Türkiye-Birleşik Krallık Kültür ve Eğitim Merkezi’nin üyesi olduğunu, direktörü olmadığını belirtiyor.
Aydınlık Dergisi’ndeki iddianın aksine Enstitü ile ilgili bir kiralamanın ve dolayısıyla 1 paund’luk bir kira ücretinin de söz konusu olmadığını söylüyor.
Okuyucularımın bilgisine sunuyorum.