Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Avrupa bizden yana biz bize karşıyız!

 Türkiye, Avrupa Birliği’ne hiç bu kadar yakın olmamıştı. Bir iki cılız ses dışında Türkiye’ye tarih verilmesine karşı çıkan kimse yok.

Her gün Avrupa’nın değişik başkentlerinden gelen haberler Türk basınına da yansıyor.
Türkiye’nin önemli bir demokratik dönüşümü gerçekleştirmekte olduğu, bu aşamada Türkiye’ye tarih verilmemesinin “Birleşik Demokratik Avrupa” fikrine çok zarar vereceği söyleniyor.
İklim ilk kez lehimize
Dünyanın önde gelen yayın organlarında neredeyse her gün Türkiye’ye tarih verilmesinin gerekliliğine dikkat çeken makaleler, haberler yayımlanıyor.
Financial Times’tan tutun da Die Welt’e kadar Avrupa’nın önde gelen bütün gazeteleri Türkiye’nin gönüllü lobiciliğine soyunmuş durumda.
Dün piyasaya çıkan The Economist’in kapağında da şu spot yazılıydı:
“Avrupa, Türkiye’ye niçin evet demek zorunda?”
Meslek yaşamıma dergici olarak başlamış olmamdan kaynaklanıyor, yıllardır The Economist’i dikkatle izlerim.
Bugüne kadar bir konuda böyle açıkça tavır aldığına çok az rastladım.
Türk okuyucuları büyük olasılıkla farkında değil: Geleneksel olarak Alman muhafazakârlarına yakın olan Bild gazetesi bile Türkiye’nin, Avrupa Birliği’ne üyeliğini açıkça destekliyor.
Hıristiyan Demokrat lider Merkel’in, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olan görüşleri bu gazetede bir süredir yer almıyor.
Avrupa’nın siyasi iklimi tarihte ilk kez Türkiye lehine dönmüş durumda..
Ve bu ortamda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “zina” dayatması bütün bu olumlu havayı tersine çevirmeye de aday görünüyor.
AB’nin tavrı çok açık
Verheugen’in sözcüsünün ne dediği çok açık: Türk Ceza Kanunu’nda yapılacak olan değişiklikler Kopenhag Kriterleri’ne uyum için gerekli ve rapor yazılana kadar AB bu değişikliklerin yapıldığını görmek istiyor.
Başbakan, istediği kadar “bu bizim iç işimiz, Avrupa karışamaz” desin..
Bu söyledikleri bazı gerici çevreleri mutlu edebilir belki ama hayatın gerçekleri çok farklı..
Bu sözler siyasi olarak Türkiye’nin AB üyeliği için hiçbir olumlu anlam ifade etmiyor..
“Laf olsun, testi dolsun” diye söylenecek sözler de Türkiye – AB ilişkilerine Türkiye’nin yeminli düşmanlarının veremediği zararları verebilir, bunu da unutmamak gerekiyor.
Türkiye, AB’nin bir parçası olmak istiyor ve bu noktada “Türkiye’nin iç işleri”, aynı zamanda AB’nin de “iç işleri” oluyor.
Başbakan bunun bile farkında değil..
Başbakan dün gazeteleri, AB üzerinden hükümeti zina konusunda sıkıştırmakla suçladı.
Türk Ceza Kanunu’nda yapılacak değişikliklerin, AB’ye uyum için yapıldığını söyleyen biz değiliz.
Hükümet bu tasarıyı hazırlarken bunu söyledi..
Bir çuval incir gidiyor..
Zina tartışmaları ortaya çıktığında da “bu büyük devrimi zina tartışmasıyla gölgeliyorsunuz” diyen de bizzat Erdoğan’ın hükümetinin bakanlarıydı..
Ve şimdi Başbakan çıkmış “AB üzerinden bizi sıkıştırmayın, AB iç işlerimize karışamaz” diyor!
Milliyet adına şunu söylemeliyim: Milliyet, bugüne kadar hükümetlerin AB konusunda attığı bütün olumlu adımları destekledi. Bu hedefe ulaşmayı engelleyebilecek her girişimin de karşısında olacağız..
Başbakan, “Kasımpaşalı üslubuyla” belki bazı çevrelere hoş görünebilir..
Ama şunu unutuyor: Bu yaptıkları ve söyledikleriyle bir çuval inciri berbat etmek üzere…