MİLLİYET

Bu Atina seyahatleri, vücut kimyamı bozuyor!

 Atina’ya, İstanbul’dan uçakla gitmek topu topu 55 dakika sürüyor ama ne zaman bu uçuşu yapsam, “jet lag” oluyorum..

Havacılıktan anlayanlar bunun sadece kıtalar arası uçuşlarda saat farklarından kaynaklandığını iddia etseler bile bu böyle..
Çünkü Atina’nın yaşadığı saatler, benim Türkiye’de alışkın olduğum saatlere uymuyor, vücut saatim değişiyor, geceler gündüze karışıyor..
Son gidişimde yine böyle oldu.. Öğle yemeği saat 14.00 civarında yeniyor. Böyle olunca masadan kalkmak akşamüzeri 16.00’yı buluyor.. Öğle yemeğinden bu saatte kalkınca akşam yemeği de elbette 23.00 civarında yenebiliyor ki, bu da Türkiye’de birçok kişinin derin bir uykuya daldığı saatte yemekten kalkabilmek anlamına geliyor: Gece yarısı 1 – 2 arası..
Böyle giderse, komşu ‘batar’
O saatte yemekten kalkınca gidip yatamıyorsunuz tabii.. Bu durumda “buzuki” faslına geçmeniz gerekiyor ki, oralarda da hayat zaten ancak 2 gibi başlıyor ve sabah güneş doğmadan da bitmiyor..
Bu da Türkiye’den giden bir insanın hiç uyumadan bir tam günü geçirmesi demek ki, Amerika’ya uçmaktan bir farkı kalmıyor..
Biliyorsunuz, beslenme uzmanları akşam 6’dan sonra yemek yenmesinin kilo problemleri yaratacağını söylüyorlar.
Bunu Atina’da dolaşırken gözünüzle görmeniz mümkün..
Özellikle hanımların ciddi bir kilo problemleri var ve moda tarihinin mini etekten sonraki en büyük icadı olan düşük belli pantolonlar zaten bunu insanın gözünün içine sokuyor!
Acaba Atina’da hanımların göbek atarken masa ve sandalyelerin üzerine çıkmalarının nedeni de bu mu? Olur da Yunanistan bu ağırlığı taşıyamayıp denize batarsa, ayakları ıslanmasın diye mi?
Bir çok hanım bu fazla kilo meselesini üzerlerine mümkün olduğunca az ağırlık alarak çözmeye yönelmiş görebildiğim kadarıyla.. Yani tartılsalar elbiseli ağırlıklarıyla, elbisesiz ağırlıkları pek fark etmeyecek gibi..
Neyse, şakayı bırakalım sinirlenenler olabilir, şöyle bir söz de hatırlıyorum: “Sıskalar sinirli, tombullar neşeli olur!”
Bu sözün doğruluğu “buzikilerde” fazlasıyla görülebiliyor!
Olimpiyatlara 7 milyar dolar
Ağustosta Atina’da Olimpiyat Oyunları başlıyor..
Burnu havada Anglosaksonlar ne derlerse desinler bence Atina oyunlara hazır. Birçok yeni yol açılmış, havaalanı şehir arasındaki hızlı tren servise konmuş.. Son dakikaya kadar çalışmanın süreceğini ve her şeyin ucu ucuna da olsa yetişeceğini bir Türk olarak tahmin etmem zor değil. Çünkü aynı durumda biz olsaydık her şey yine böyle olurdu, buna eminim…
Portekiz’deki Futbol Şampiyonası’nın ardından Atina’daki Olimpiyatlar da gösteriyor ki terör yüzünden, büyük spor organizasyonları eskisi gibi para kazandırmayacak..
Atina’nın oyunlar için harcadığı bütçe 7 milyar doları geçiyor.. Sadece güvenlik için 1 milyar 200 milyon euro harcamış.. Bir bölümünü ileride de kullanmak mümkün belki ama bunun önemli miktarı havaya atılmış para olarak düşünülebilir..
Olimpiyatları izlemek için Atina’ya gitmeyi düşünenler bu nedenle hiç korkmasınlar. Yarışmaların huzur içinde izlenebileceğini tahmin etmek zor değil..
Çek bir ‘Turkogrek’ kahvesi!
Olimpiyatlar nedeniyle yükselen fiyatların turizmi de olumsuz etkilediğini söyledi bir Yunan gazeteci arkadaşım.
Gelecek yıl Yunanistan turizmini yeniden canlandırabilmek için büyük bir reklam kampanyası da yapmak zorunda kalacak..
“Olimpiyatlar için en büyük sorun her zaman boş kalan tribünlerdir” denilir.. Atina için de durum farklı değil.. Halter, atletizm gibi branşlarda biletler satılmış ama bizim buralarda da hiç ilgi görmeyen badminton gibi spor karşılaşmaları ciddi bir izleyici sorunu çekiyor.
Bir de “kahve” sorunu var..
Bir kafede “Türk kahvesi” istedim, “Yunan kahvesi” diye düzelttiler.. Ötekinde “Yunan kahvesi” istedim, garson ne istediğimi ancak “Türk kahvesi” diye tekrarlayınca anlayabildi.. Son gittiğim yerde sorunu kendimce çözdüm: “Bir Turkogrek kahvesi!”