MİLLİYET

Hangisi daha milliyetçi hareket?

 Victor Hugo şöyle söylemiş: “Geleceğin birçok adı var: Zayıf biri için ulaşılmaz; korkak biri için bilinmeyen; yürekli biri için ise fırsat.”
Türkiye’nin Avrupa Birliği ile tam üyelik görüşmelerinin başlaması bizim için gelecek anlamına geliyor.

Türkiye’nin tarihini değiştirecek, kaderini çizecek bir gelecek…
Bulunduğumuz kavşaktan iki yol ayrılıyor: Birisi ekonomisi güçlü, halkına insanca bir yaşam sunabilecek çağdaş bir Avrupa devletine gidiyor… İkincisi ise günlük çalkantılar ve iç çekişmelerin önünde savrulan, kıt kanaat geçinebilen ve kendilerini ifade etmekten aciz, mutsuz insanların yaşadığı ikinci sınıf bir Ortadoğu devletine…
Bu aşamada göstereceğimiz her türlü zayıflık, geleceğimizi Ortadoğu’ya yönlendirecek…
Bizim dışımızda, hiç istemediğimiz gelişmelerin esiri olmak, bundan kurtulabilecek gücü gösterememek anlamına geliyor bu…

Üç ülke, tek amaç….
PKK’nın hangi şartlar altında ortaya çıktığını, devlete kafa tutmaya varacak kadar güçlendiğini ve 30 bin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının hayatına mal olmasına yol açtığını biliyoruz.
PKK’yı böylesine palazlandıran dış güçlerin kimler olduğuna bakmak, ne yapmak istediklerini de açıklıkla ortaya koyuyor.
Bölgenin şartlarından habersiz Avrupalı bazı “romantikler” bir kenara bırakıldığında, PKK’nın bölgede bir güç olarak ortaya çıkmasının ardındaki en önemli dış güçler İran, Suriye ve Yunanistan’dır.
Üçünün de amacı, sınırlarında güçlü bir Türkiye’nin mevcudiyetini önlemekti. Ne sınırlarımız içindeki Kürtlerin hakları önemliydi onlar için, ne de bu yüzden ölüp giden binlerce insan… Tek bir amaçları vardı: Türkiye’nin başını belaya sokmak ve Türkiye bu belayla uğraşırken bir çubuk tüttürüp keyiflerine bakmak.
PKK’yı bunun için beslediler, eğittiler, desteklediler ve korudular…
Türkiye, tarihin bu dönüm noktasında kendisi için yaratılmış bu sorunun esiri olursa istediklerine, bir daha geri dönüşü olmayacak şekilde kavuşmuş olacaklar.

Fırsat önümüzde…
Bu oyunu bozmak, geleceğimizi kurtarma fırsatını harcamamak elimizde… Ya korkunun esiri olacak ve geleceğimizi, hakkımızda iyi şeyler düşünmeyenlerin istediği biçimde kendi ellerimizle ortadan kaldıracağız ya da yürekli bir şekilde sorunumuzun üzerine gidip, kaderimizi değiştirme fırsatını kullanacağız.
Aydın Hasan’ın bugünkü Milliyet’te yer alan haberi askerin o cesur adımı attığını ortaya koyuyor.
Bugüne kadar “Apo olayında tarafız, karışmayız” diyerek, zımnen teröristin idamından yana tavır koyan asker, öyle görünüyor ki son gelişmelerin ışığında değerlendirmesini değiştirmiş bulunuyor.

Şimdi sıra MHP’de
Şimdi aynı cesur adımı atmasını MHP’den beklemek hakkımızdır.
MHP kendisine şu sorunun yanıtını vermelidir: İlkel bir intikam duygusuyla hareket edip, sırf siyasi hesaplar uğruna Türkiye’nin geleceğini tehlikeye atmak mı daha milliyetçi bir hareket olur, yoksa Türkiye’nin düşmanlarını hayal kırıklığına uğratacak ileri bir adımı atma yürekliliğini göstermek mi?
Devlet Bahçeli günlerdir Çin’de resmi temaslar için dolaşıp duruyor. Orada bulunduğu sırada Konfüçyüs’un şu sözünü de öğrenmiş olabilir mi dersiniz?
“Güçlü olan, zayıf yanını herkesten daha iyi bilendir. Daha güçlü olan ise zayıf yanına hükmedebilendir.”