MİLLİYET

Haydan gelen, artık huya gidemeyecek

 Başbakan Abdullah Gül’ün dünkü basın toplantısında söylediği bir sözün üzerinde durmak istiyorum.

Gül’ün sözleri şöyle: “ABD ile yapılan çalışmalarda, özellikle ekonomi sahasındaki görüşmelerde Türkiye’nin zararlarını karşılamaya dönük yapılacak yardımlar, yine IMF niyet mektubuna bağlanmıştır. Bunu saklamanın bir anlamı yoktur.”
Bu, Milliyet’i dikkatle izleyen okuyucular için bir sürpriz değil.
Irak operasyonuna hazırlanan ABD ile “destek” görüşmeleri üç boyutlu olarak sürdürüldü: Askeri, ekonomik, siyasi..
Ekonomik konuların temel alındığı görüşmelerin amacı, Türkiye’nin savaş nedeniyle uğrayacağı zararların hiç olmazsa bir bölümünün karşılanması konusuydu.

Olması gereken buydu
Bu dışarıya büyük ölçüde bir “para pazarlığı” olarak yansıdı ve “at pazarlığı” nitelemeleriyle de aşağılandı, ama bu pazarlık yapılmadan ABD’ye bir destek sağlanması da zaten söz konusu olamazdı.
Görüşmelerdeki en önemli tıkanma konusu ise, savaş nedeniyle yapılacak ABD yardımının nasıl kullanılacağı konusuydu.
Milliyet, o günlerde bunu açıklıkla yazdı. ABD tarafının yardımın IMF ile yapılan program çerçevesinde kullanılmasında ısrarlı olduğu, Türkiye’nin ise bu yardımın kullanımında belli bir serbestlik istediği değişik haberlerde yer aldı.
Başbakan’ın açıklaması gösteriyor ki, pazarlığın bu bölümünde Amerika’nın dediği olmuş. Yardım, IMF ile yapılan program çerçevesi içinde kullanılacak.

Popülizm değil, yatırım
Yani, Türkiye “haydan geleni, huya harcamayacak”..
Aslına bakarsanız doğrusu da ta başından beri buydu.
Yardımın siyasi amaçlı olarak popülist yatırımlara yönelmemesinin sağlanmış olması doğru bir karardır.
Amerikan yardımı, Türkiye’nin önümüzdeki zor dönemde borçlarını çevirmesine olanak sağlayacak. Yüksek faizlerin aşağıya çekilmesi mümkün olabilecek ve faiz yükünün azaltılması ekonominin ihtiyaç duyduğu büyümenin de motoru olacak. Böylece kriz döneminden dolaylı olarak etkilenen kitlelerin sıkıntılarının zaman içinde hafifleyebileceğini söylemek de mümkün.
Bunun başarılıp başarılamayacağını bekleyip göreceğiz.
Şimdi yeni hükümeti bir başka görev daha bekliyor: Bu da, savaş nedeniyle doğrudan zarara uğrayacak sektörlerin ayakta kalabilmesini sağlamaktır.
Türkiye için savaştan doğrudan zarar görecek olan sektörün turizm olduğunu herkes biliyor.

Turizme ‘acil yardım’ gerek
Rezervasyon iptalleriyle başlayan sürecin bu sektörün her aşamasındaki büyük – küçük yatırımcıyı etkilemesini önleyecek önlemler neler olacak?
Müşterisiz kalan oteller, tatil köyleri, seyahat acenteleri, hava ve karayolu taşımacıları, yatçılar, lokantacılar, hediyelik eşya (kartpostaldan tutun da halıya kadar) üretici ve satıcıları bu krizi nasıl atlatacaklar? Zamanı gelen kredilerini ve faizlerini nasıl ödeyecekler? Turizm hareketliliğiyle iş yapan esnaf ne olacak? Bu sektörde istihdam edilen insanlarımız ne yapacaklar? Garsonlardan tutun da şoförlere kadar binlerce kişi karnını nasıl doyuracak?
Hükümetin, bu sektöre yönelik özel bir “yardım paketini” de bir an önce hazırlaması gerekiyor.. Bu yapılmazsa, ileride gelecek turiste hizmet edebilecek kimseyi de bulamayabiliriz, bunu unutmamak gerek.