MİLLİYET

Kadınlar asla yaşlanmaz! Güzellikleri de!

 Geçenlerde katıldığı bir film galasında Sharon Stone’un şöyle dediğini yazdı gazeteler: “Artık 39 yaşındaki kadar iş yapamıyorum. Menajerler 40 yaşına geldiğimde bir cüzzamlı gibi beni kaldırıp bir kenara attılar..”

“Menajerler” kelimesinin önünde ağır bir küfür de var, burada yazmam doğru olmaz.. Stone’un öfkesinin şiddetini vurgulayan bir sözcük.
Sharon Stone 10 Mart 1958 doğumlu.. Benden iki yıl üç hafta küçük.
Arkadaşlarım (en azından yüzüme karşı) yaşlı olduğumu söylemiyorlar ama sohbetler sırasında konu mesela Sharon Stone’a gelince “artık yaşlandı” deyip burun kıvırıyorlar..
Bir kadının asla yaşlanmayacağını, yaşlansa bile güzelliğinden bir şey kaybetmeyeceğini söylüyorum arkadaşlarıma ama çoğu kez bu sözlerim kaba kahkahalarla yanıtlanıyor.
‘En güzelleri, yaşlılardı’
Geçenlerde okuduğum bir kitaptan söz ediyorum onlara:
“Cenevre’de yemekler olduça iyi ve halk çok sevimli. Kadınlar çok güzel ve hemen hemen hepsi onların diğerlerinden ayırt edilmesini sağlayacak bir görünüşe sahip. Saçları genellikle siyah ya da kestane, ama tenlerinin parlak bir beyazlığı ve inceliği var, hatları düzgün, yanakları renkli, gözleri güzel ve sakin. Bana öyle geldi ki en güzeli geçkinlerdi ya da daha doğrusu kesinlikle yaşlı olanlar. Kolları ve omuzları hayranlık uyandırıcı ama belleri biraz kalın..”
Bu satırları Gerard De Nerval’in, Doğu’ya Yolculuk isimli gezi notlarından aktarıyorum. Romantizmin öncülerinden, bizde de Ahmet Hamdi Tanpınar ve Yahya Kemal gibi yazarları etkileyen ve genç yaşında da ölen bir sanatçı Nerval.. (Kitap, İthaki tarafından yayımlandı, çeviren Nihan Özyıldırım.)
Belki de insanların, yaşlanan kadınların da güzel olabileceğini fark etmeleri için Gererd De Nerval hassasiyetine sahip olmaları gerekiyor..
‘Genç kız gibisin’ iltifatı
Kadınlara iltifat etmeyi pek beceremem. Çünkü utanırım. Utanmama yol açan şey de söylediğim sözlerin karşımdaki hanım tarafından “salt iltifat amacıyla söylenmiş sıradan şeyler” olarak algılanması olasılığından çekiniyor olmamdır.
Birçok erkeğin sıkça yaptığı bir hata bu.
Hele genellikle Sharon Stone yaşlarındaki hanımlara yapılan “genç kız gibi görünüyorsun” iltifatı yok mu?
Öyle bir “iltifat” ki içinde “artık yaşlandığının farkında mısın” sorusunu da taşıyor ve kadınların “yaşlanma korkusunu” körükleyip, besliyor.
“Kadınların yaşlanma korkusu” dediğimiz şey düşüncem o ki toplumsal tarih boyunca kadınlara “ikinci sınıf mahluklar” olarak davranılmasından da kaynaklanıyor.
Çünkü tarihin ilk dönemlerinden itibaren bazı özel – ilkel toplumsal yapıları bir kenara bırakacak olursak “erkekler için başarı” denilince akla “iç faktörler” geliyor.. Çalışkanlık, akıllılık, zekâ vs. gibi..
Oysa kadınlar için “başarı” genellikle dış etkenlere bağlı olarak algılanıyor.. Şanslı olmak, güzel olmak, genç olmak, birileri tarafından kollanmak gibi.
Açık bir haksızlık var
Bu bilerek ya da bilmeyerek kadınların kendilerine olan güvenlerini sarsan ve bugünkü kadın – erkek eşitsizliğinin süre gitmesini kolaylaştıran bir durum..
Doç. Dr. Zehra Y. Dökmen, “Toplumsal Cinsiyet – Sosyal Psikolojik Açıklamalar” isimli kitabında (Sistem Yayıncılık) televizyon reklamlarında erkeklerin daha çok orta yaşlı, kadınların ise daha çok genç yaştaki modeller arasından seçildiklerine dikkat çekiyor.
Yaşlanan aktrislerin bir daha kolay kolay başrol bulamadıklarını, filmlerdeki ikinci derecede karakterlerle yetinmek zorunda kaldıklarını da hatırlayalım. Oysa aynı durumdaki erkek oyuncular için böyle bir sorun yok!
Sean Connery artık siyahı kalmamış saçlarıyla ve akordeona dönmüş boyun kaslarıyla, 24’lük kızlarla filmlerde kırıştırabiliyor ve bunu kimse yadırgamıyor ama Diane Keaton’ın genç bir doktorla yaşadığı aşkın ömrü filmde bile ancak on dakika sürebiliyor.
Bunun büyük bir haksızlık olduğu çok açık.
Kadınların yaşlandıkça çirkinleştikleri fikrine katılmıyorum. Tam tersine yaşla birlikte gelen olgunluğun ve hayatı daha iyi tanımanın onları çok da çekici yapabileceğini düşünüyorum.