Yazının sonunu baştan yazayım… Yüzde 10’luk seçim barajının indirilmesini ve partilere seçim sırasında ittifak yapmalarına olanak verecek düzenlemenin yapılmasını isteyenlerin aslında bir tek niyeti var: Seçimi erteletmek.
Bunu açıkça söyleyemiyorlar, çünkü yaptıkları açıkça sandıktan kaçmaktır.
Yeniden seçilemeyeceklerini biliyorlar.
Bazıları zaten listelere bile giremediler. Seçim ileri bir tarihe bırakılsa da listelere giremeyeceklerini biliyorlar. Bu yüzden ‘milletvekili olmanın avantajlarını ne kadar daha kullansak o kadar kârdır’ düşüncesindeler…
Bu yüzden de seçimi erteletme lobisinin gerçek oyuncularının piyonu olma görevini de rahatlıkla üstleniyorlar.
Önergeler onların imzasından yararlanılarak veriliyor, böylece gerideki büyük oyuncuların kamufle edilmesi mümkün olabiliyor.
Bu kişilere saygı duymasam bile onları anlıyorum. Hata onlarda değil, bu tip insanları milletvekili adayı yapanlarda ve oy verip seçilmelerini sağlayan bizlerde…
Utanmadan yalan söylüyorlar
İkinci grup ise bence en aşağılık tavrı sergiliyor.
Hepimizin gözünün içine bakarak utanmadan yalan söylüyorlar. Bir yandan seçimlerin ertelenmesine karşıymış gibi konuşuyorlar, öte yandan el altından seçimleri ertelemek için her türlü kulis faaliyetini sürdürmeye devam ediyorlar.
Hiçbir şekilde barajı geçemeyeceklerini biliyorlar ve bunun siyasi yaşamlarının belki de sonunu getirecek bir sonuç yaratacağının farkındalar.
Barajın yüksek olduğundan söz ederek bunun temsilde adalet ilkesini zedeleyeceğini savunuyorlar. Bazı oyların TBMM’de temsil edilememesinin, yeni Meclis üzerinde meşruiyet tartışmaları yaratacağını iddia ediyorlar.
Onlara sormak gerek: Bunu yeni mi fark ettiniz? Yüzde onluk seçim barajının adaletsiz olduğu ve düşürülmesi gerektiği yolundaki istekler gündeme geldiğinde bunu neden duymazdan geldiniz?
Şimdi mi kötü oldu?
Başbakan Ecevit’in, hükümetin başı olarak, yüzde 10 barajının düşürülmesinin ciddi rejim sorunları yaratacağına ilişkin demeçlerini herkes hatırlıyor olmalı.
Bu konu kamuoyunda tartışılırken Mesut Yılmaz ve Hüsamettin Özkan Başbakan yardımcısıydılar… İsmail Cem de Dışişleri Bakanı… Aynı hükümette bakan olarak görev yapıp, bugün barajın yüksekliğinden söz eden daha birçok siyasetçi sayabilirim.
Baraj önceki seçimlerde HADEP’e, MHP’ye, CHP’ye, DSP’ye işlerken iyiydi de şimdi mi kötü ve demokrasiye aykırı? O zaman neden sustular da bugün demokrasi savunucusu rolüne soyunuyorlar? Biri çıkıp anlatsa da biz de öğrensek…
Ama bunu kimseye anlatmalarına olanak yok… Çünkü onların demokrasi aşkı, sadece sandık korkusundan kaynaklanan bir aşk!
Ekonomi seçimi bekliyor
Seçim nedeniyle Türkiye’de ekonomik hayatın neredeyse durma noktasına geldiğinin herkes farkında olmalı. Ekonominin bütün oyuncuları seçim sonrasını bekliyor. Bürokraside her seçim öncesinde olduğu gibi işler durdu. Kimse imza atmıyor, yeni hükümet kurulana kadar sorumluluk almak istemiyor.
Bu belirsizliği sürdürmek kimin işine yarayacak?
Milletin gözünde bütün değerini yitirmiş ve demokrasinin eksikliğinden değil sadece bu yüzden barajı geçemeyecek olanlar dışında kimin işine yarayacak?